
NESLİHAN ZABCI ERDAL; RENKLİ BİR KİŞİLİK, RENKLİ VE FARKLI BİR SERGİ
Neslihan Zabcı Erdal, gelişimini çok küçük yaşlardan başlayarak izleme fırsatını bulduğum çok disiplinli bir sanatçı. Çocuk yaşlarda hem müzik ile (flut ) hem plastik sanatlarla ilgilenmeye başlayan Zabcı, görsel sanatlar eğitimine grafikle başlayarak, yağlı boyaya geçmiş, ikinci boyutla yetinmeyen ruhu, ona seramik sanatının kapılarını açmış, bir süre büyük duvar panoları, üç boyutlu sanat objeleri üretmişti. Ancak sanatçı kendini ifade etmek için dil arayışı içinde, önce İtalya’da mozaik sanatının merkezi Ravenna’da mozaik eğitimi alıp, kompozisyonlarını bu kez farklı bir mediumda farklı malzeme ile çalışmaya başladı. Bir ileriki aşamada bu kez mozaikleri üçüncü boyutta heykeller olarak tasarlamaya başladı. Son yıllarda mozaik tablolar ve heykeller üzerine yoğunlaşan sanatçının eserlerinde benim için en belirgin özellik, çoşkulu bir iç dünyanın göstergesi olan renk kullanımı olagelmiştir. Hayatı yaşadığı gibi yansıtan Neslihan Zabcı Erdal, cömert ruhunu eserlerine hem desenlerindeki rahat, güvenli çizgilerle, hem de çok geniş bir paletten seçtiği ve büyük bir özgüvenle kullandığı renklerle yansıtır.
Bu kez deniz altı dünyasına açılan bir tema çerçevesinde oluşturduğu eserlerinde kişiliğin imzası olan bu genel yaklaşımından vazgeçmek yerine, onu daha da özgürce, ve deneyimli sanatçılara özgü bir kolaylıkla ileriye götürüyor. Çoğu kez doğadan yola çıkan (portrelere yöneldiği, daha gizemli daha kapalı bir iç dünyayı işaret ettiği bir ara dönemi saymazsak) konu seçimlerinde, ele aldığı konuya mutlaka, kendi iç dünyasının o çocuksu, muzip dokunuşlarını katar. Bu şakacı hava özellikle bir dönem yaptığı portrelerde kendine dönük kara alaya dönüşmez de değil. Ancak bu kez bu sergide konularına karşı yaklaşımında güç lü ve pozitif enerji seziliyor. Deniz anemonları, ahtapotlar, lüferler, kalamarlar, orfozlar onun bakış açısıyla zaman zaman kendi doğal ortamlarında (gece Göçek körfezinde örnegin mehtap altında) ya da çoğumuzun sevdigi gibi (bir kadeh şarap eşliginde masada) hayatımızın doğal bir parçası olarak yeniden üretilmişler. Kendi doğal renklerinin de ötesinde bir canlılıkla, bir yeniden yorumlamayla, sanatçının dokunuşuyla karşımızdalar. Bu sergide ilk kez sanatçı çalıştığı iki alanı birleştiriyor. Mozaik ve seramik bu sergide aynı eserde biraraya geliyorlar. Zabcı, mozaik bir fona yaslanan seramik sujeler üzerinde çalışmış bu kez bazı eserlerinde. Sanatçı tek bir malzeme ya da usluba bağlı kalamayacağını, sürekli yeni araştırma alanlarına gireceğini de müjdelemiş oluyor bize. Böylece bu eserleri seyrederken sanatçıyı da tanımış oluyoruz. O bize eserlerinin ardındaki, araştırmacı, sürekli kendine yeni hedefler belirleyen, hayatı tüm gücüyle sarmalayan, onu kutlayan bir kişiliği tanıtıyor. Güçlü bir yaratıcılık bu.
Güçlü bir imza.
NİHAL GEYRAN KOLDAŞ
not :Bakraç Sanat galerisi sitesinden alınmıştır