20 Şubat 2011 Pazar

TÜRKİYE' DE SULUBOYA RESİM VE SULUBOYA RESSAMLARI

Tüm yaşamı boyunca , resmin tek bir tekniği üzerinde durmayı ve bu tekniğin sınırlı olanaklarıyla yetinmeyi yeterli sayan sanatçılar, yok denecek kadar azdır. Dolayısıyla hemen hemen her ressam tarzı dışında ( ki bu yağlıboya ) farklı diğer bir kaç tekniği denemiştir. Suluboyada bunlardan en çok başvurulanıdır.
Ressamlarımızın bir bölümüne, suluboya resim yapmaya yönelten nedenlerin başında, zengin ışık ve doğa kaynağına sahip olan ülkemizin görsel koşulları geliyor olmalıdır. İzlenimci anlayışa yakın sanatçılar, özellikle İstanbul çevresinin doğal niteliklerini ve değişken görünümlerini suluboya tekniğine uygun bir ortam olarak değerlendirmiştir.
Asker ressamlar kuşağı eğitimleri gereği zaman zaman suluboya resme el atmışlardır. İspanyol asıllı Şirans'ın hocalığa başlamasıyla öğrencileri bu tür resme teşvik etmiştir. Ondokuzuncu yüzyıl içinde İstanbul'a gelen yabancı asıllı sanatçılar arasında , bu tekniğe ilgi duyanların bulunmuş olması , suluboya resmin , bizim ressamlarımızca benimsenmesini sağlamıştır.

Bunlardan Üsküdarlı Hoca Ali Rıza Bey de durmak gerekir. İstanbul' un bir çok semtini ve özellikle Üsküdar' ı şiirli pitoresk havası içinde desen ve suluboya resimlerinde ölümsüz kılmış, İstanbul yaşamına ilişkin belgesel etütler bırakılmış olan bu sanatçımızın suluboya resimleri , tekniğin gerektirdiği dikkat ve inceliklerle örülüdür.

Hoca Ali Rıza ilk çağdaş Bahriyeli İsmail Hakkı daha çok deniz görünümlerini konu olan suluboya resimlerinde " Hoca Ali Rıza " okulunun bir üyesidir.

Bizde genellikle doğa görünümlerine dayalı olarak gelişen suluboya tekniği , en özgür çalışma temposunu izlenimci anlayışta bulmuştur. Hüsnü Yusuf, Üsküdarlı Cevat ve amatör çalışmalarıyla Ruhi Koray da suluboyada bu anlayışa bağlı kalmışlardır.
Yakın zamanlara gelinceye kadar suluboya, tüm dikkatlerini ve çalışmalarını bu alanda yoğunlaştırmış sanatçılardan çok yağlıboyanın yanısıra ikinci bir tekniği denemeyi zorunlu sayan ressamların yan uğraşı olmuştur . Genellikle bu ressamların büyükçe bir bölümü için suluboya, tuvale geçişte bir etüd, bir öne çalışma niteliği gösterir. Onların bu çalışmaları derlenerek bir araya getirilirse , çağdaş Türk resminde gizli bir güç, bir potansiyel olarak varlığını koruduğu görülecektir.

Akil Muhtar Özden asıl uğraşı tıp dışında hocası Feyaman Duran'ın etkisiyle suluboyaya yönelenlerdendir. Bir başka sanatçımızda Celal Esat Arseven'dir. Bir sanat tarihçisi olmasına karşın Celal Esat, suluboya resmin Hoca Ali Rıza' yı izleyen ilk temsilcileri arasındadır. Kimi kaynaklar onun için , suluboya dalında Türk resminin " küçük çapta bir ustası" diye söz ediyor. Gerçektende 1944'de Ankara Sergievi' nin büyük salonunda 300 kadar suluboyasıyla açtığı sergi, bu sanat dalının gösteriye dönük ilk önemli adımı sayılabilir.
Doğadan aldığı konuları hafif renk uyumları içinde işleyen ve böylece suluboyanın gerektirdiği teknik yetenekleri , bir üslup aşamasının üzerinde değerlendiren öncü kuşak sanatçıları arasında Malik Aksel   inde önemli bir yeri bulunmaktadır.

Gerçekte bir afiş sanatçısı olmakla beraber İhap Hulusi de suluboyada Hoca Ali Rıza kuşağını izleyen , fakat daha yenilikçi bir tekniğe yer veren öncüler arasındadır.
"D " Grubu kurucularından Elif Naci'nin resimleri arasında da suluboya tekniği önemli bir yer tutar.

Zamanla özgün bir tekniğe ulaşan sanatçılarımız değişik arayışlar içine girmişlerdir ve böyle bir ortam içinde suluboya resimlerin, bir yan uğraş niteliğini aşması , salt bu teknik üzerinde derinleşme eğilimlerinin yavaş yavaş görülmeye başlanması doğaldır.

Sanatçıların bir bölümü , zaman zaman eğildikleri suluboya tekniğini yağlıboya ölçüsünde bir etkinlik aracı saymaya başlamışlar ve sergilerinde suluboya çalışmalarına da yer vermişlerdir. Bedri Rahmi Eyüboğlu'nu bu sanatçıların başında saymak gerekir. Bedri Rahmi 'de suluboyaya ilişkin değerler son derece rahat, bir anda oluşturulmuş izlenimi verir. İster figür ,ister nakış olsun hepsinde aynı etkiyi yakalamak mümkündür.
Turgut Zaim, Bedri Rahmi gibi yöresel beğeniyi kullanmakla birlikte onun kadar çok eser üretmemiştir. Soyut çalışmalara yönelmiş olan Arif Kaptan bu değişimi bu değişimi büyük ölçüde suluboya tekniğine borçludur.

Bu dönem sanatçılarından çalışmalarında suluboyaya da önemli ölçüde yer vermiş, sanatçılar arasında Abidin Elderoğlu, Sabri Berkel, Abidin Dino sayılabilir. Abidin Dino özellikle 1970'lerden sonra çiçek konularını içeren bir dizi suluboya çalışmıştır.

Sonraki genç kuşağa gelindiğinde suluboya çalışmalarda daha özgür ve bağımsız durumlar ortaya çıkmaktadır. Aralarında Turan Erol , Orhan Peker , Oya Katoğlu , Mustafa Ayaz ve Necdet Kalay gibi sanatçıların   bulunduğu bir grup kendi sanat anlayışlarına uygun düzenleme örnekleri vermektedirler. Suluboya fantastik görüş doğrultusunda derinleşme çabası içinde bulunan Ertuğrul Oğuz Fırat'ı bu grubu içinde değerlendirebiliriz.

Suluboya ressamları arasında gruplaşma eğilimleri 1970'tedir. İlk kez bu tarihte Celal Esat Arseven , Malik Aksel, Numan Pura   , Ferit Apa , Cafer Bater, Nüzhet İslimyeli, Cemal Güvenç ve Hikmet Duruer' den kurulu " Suluboya Ressamları Grubu" , Ankara'da ilk ortak sergilerini düzenlemişler ve sonraki yıllarda da yeni üyelerin katkısıyla bu sergiyi geleneksel biçime sokmuşlardır. Bu grubun 5 Aralık 1970 deki ilk ortak sergisi nedeniyle yayınlanan katologtaki yazıda amaçlarını kısaca şöyle belirtmişlerdir; "Memleketimiz sanatında eksik kalan suluboya tekniğini sevdirerek yaymak ve geliştirmek, yeni yeni değerlerin yetişmesinde lüzumlu ortamı hazırlamak, suluboya ressamlarımızın çabalarını ve ürünlerini içte ve dışta sergiler açarak tanıtmak"

Gruba sonradan Kâzım Arısan , Ömer İstemi Hatipoğlu, Bedia Taran, Işıl Özışık, Saim Kara; Enver Demokan, Ruzin Gerçin  Noyan Turunç, Mazhar Aykut ve Pakistan asıllı Ajz Anvar  katılmıştır.

Bu grubun üyelerinden olan ve halen Buca Eğitim fakültesi resim iş bölümünde Öğretim görevlisi olarak çalışan Turan Enginoğlu'da resimlerindeki sadelikle ön plana çıkmış ressamlarımızdandır. Suluboya çalışmalarına da olabildiğince yer vermiş olan sanatçının bu sadeliği suluboya çalışmalarında da görülür.

Suluboya Ressamları Grubunun üyeleri arasında biri İstanbullu öbürü Ankara' lı iki sanatçı ; Cafer Bater   ve Cemal Güvenç , çalışmaları ve ilgilerini doğrudan doğruya suluboya tekniğinde yöneltmiş kişiler olarak dikkati çekerler

Cafer Bater soyut sınırına yaklaşan resimlerinde bile ,yeterince algılanmış bir doğa beğenisinin , yaşama sevincinin izlerini seçmek mümkündür. Suluboya ressamlarının çoğunda görülen belgeci yaklaşım ve değerlendirmeler , Bater'in sanatı için geçerli olmamıştır.



Cemal Güvenç uzun yıllardan beri yaşamakta olduğu Ankara ve yöresinin sanatçısıdır. Ondaki suluboya değerleri , daha kategorik , daha içe dönük eğilimler gösterir. İnsansız kıyı görünümleri , göz alabildiğine uzanan düzlükler, sarı rengin ve toprak renginin hakim olduğu bir beğeni üzerine kuruludur genellikle
Grup etkinliği dışında kalan ve İstanbul'da kişisel çalışmalarla doğrudan doğruya suluboya tekniğine yönelmiş olan Mustafa Pilevneli   ve Ruzin Gerçin   , özellikle son yıllarda başarılı çıkışlar yapmaktadırlar. Daha çok bir grafik sanatçısı olarak bilinen Pilevneli renkli baskı tekniği dalındaki çalışmalarının yanısıra , küçük boyutlu suluboya resimlerinde Anadolu Görünümlerini şiirsel gerçekçi bir anlatımla ele almaktadır.



Ruzin Gerçin de Pilevneli gibi suluboya tekniğinde sonradan yönelmiş sanatçılardan biridir. Gerçin de Pilevneli , eş değerli resim duyarlılıklarını işledikleri suluboyalarında , geleneksel tasvir sanatlarımızla kanbağı bulunan bir anlatım biçimini , çağdaş düzeyde değerlendirmektedir.


Suluboya dalındaki kendine özgü üslubuyla , adını yurt sınırları dışına taşırmış olan Fikret Mualla Saygı ( 1903-1967 )  Çağdaş resim dünyamızda suluboyayı salt bir teknik olarak değil, bir yaşam ve algılama yöntemi olarak başarıyla uygulamış olan bir sanatçıdır. Çalışmalarında zaman zaman guaj boyayı da kullanmış sanatçı ölümüne kadar uzun yıllar yaşadığı Paris sokaklarının günlük yaşamını , tüm insanların gerçek bir sanatçı duyarlılığıyla yansıtır.



Bir başka sanatçımız Hamza İnanç da natürmort ve peyzaj türünde bu dalın dikkate değer örneklerini savunmakla , büyük ölçüde suluboyaya yönelmiş bir sanatçı sayılabilir. Daha eski kuşak sanatçılarından Arif Kaptan , suluboyanın malzemeye dayalı doku etkinliğini , soyut biçimleme düzenlerine bağlı bir doğrultuda çalışmalarına, son yıllarda ağırlık vermiş görünüyor.
Salt suluboya tekniğine yönelmiş sınırlı bir sanatçı grubunun yanı sıra, zaman zaman bu tekniği de kullanmış yada kullanmakta olan ressamlarımızın varlığı , suluboyanın özellikle 1950'lerden bu yana çağdaş Türk resmi için "ön çalışma" malzemesi olarak ele alınmadığı , geleceğe dönük kişilik oluşumlarında kalıcı bir yorum kaygısının vazgeçilmez ögesi biçiminde değerlendirildiği kanıtlanmaktadır.

http://www.kadikoysanat.com/main/links.asp?link_ID=46

KAYNAKÇA

1.Başlangıcından Bugüne Çağdaş Türk Resim Sanatı ; Cilt 4 Kaya Özsezgin; Mustafa Aslıer, Tiglat yayınları .1989 1.Suluboya ile ilgili kaynak (Suluboya Resim Sanatı Tarihi) Nüzhet İslimyeli,1982, Ayyıldız matbaası, Ankara Sanat Yayınları

3-Cumhuriyet Dönemi Türk Resmi ,Nurullah Berk-Kaya Özsezgin,Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,1983,Ankara