26 Temmuz 2010 Pazartesi

ebru sanatı

   ile ilgili resim ve bilgi metinlerinin hepsi  ebru sitesi alınmıştır. böyle ayrıntılı  bir siteyi hazırlayanlara ve emeği geçenlere teşekkür ediyorum...






Ebrunun Tarihçesi


Ebru Sanatının ne zaman, nasıl ve nerede ortaya çıktığını kesin olarak söyleyebilmek mümkün değildir. Çok eski tarihli kitaplarda yan kağıdı olarak, yani cilt kapağı ile kitabı birbirine bağlayan kağıtlarda ebruya rastlıyoruz.   Yine eski bir albümün (murakkanın) içindeki yazıların etrafında da pervazlara yapıştırılmış olarak ebru kağıtlarını görüyoruz. 
ebrulu kağıdın kitap ciltleride yan kağıdı olarak kullanılması
Ancak bu eski kitapların yazıldıkları tarih bilinse bile zaman içinde birkaç kez tamir görmüş olduklarından kitap ile ebrunun eş zamanlı yapılmış olmalarından bahsedemiyoruz. Bu durumda sadece üzerinde yapıldığı tarih yazılı ve hat örneği bulunan ebrulu kağıtları vesika olarak kabul edebiliriz


Ebruda Kullanılan Malzemeler






Boyalar


Ebru yapımında eskiden beri toprak boya denilen tabiattaki renkli kaya ve topraklardan elde edilen madeni boyalarla, bitkisel asıllı suda erimez boyalar kullanılır. Yağlı boyanın ve suda eriyen anilin boyaların klasik ebruculukta yeri yoktur. Çünkü bu boyalar üstüne serpilen sıvının içinde eriyerek kağıdın yüzeyine tutunamazlar. Kısacası ebru yapımında kullanılan boyalar kesinlikle suda erimemeli ve yağ içermemelidir.





yukarıda , ebruda kullanılan toprak boyalardan bazıları

 boyaları ezmek için kullanılan desteseng ve özellikle organik kırtmızı ve is siyahı renklerini suyla karıştırıp çamur hale getirmek için kullanılan porselen havan



Sıvının hazırlanmasında kullanılan malzemelerden, solda kitre, sağda kullanıma hazır deniz kadayıfı, kavanozda ve açıkta deniz kadayıfının denizdeki yosun formu




Bu boyalar genişçe bir mermer üzerinde suyla karıştırılarak çamur haline getirilir ve mermerden yapılmış, üzerinde tutma yeri olan ve alt kısmı oval olarak şekillendirilmiş desteseng (el taşı) ile sabırla ve ağır ağır ezilir. Bu işlem boyanın rengine göre yaklaşık 3-4 saat boyunca sekizler çizilerek gerçekleştirilir. Boya su ilavesiyle daima merhem kıvamında tutulur. Boyaların yeterince ezilip ezilmediği ancak teknede anlaşılr. Ebrucu tecrübe ile hangi boyayı ne kadar ezmesi gerektiğini öğrenir.Desteseng ve üzerinde ezme işleminin yapıldığı mermer aynı sertlikte olmalıdır. Aksi taktirde birbirlerini aşındırırlar ve boyanın içine mermer tozları karışır. Ezme işlemi tamamlandıktan sonra her bir renk ayrı ayrı ana kaplara alınır. Daha sonra ebrunun en önemli işlemlerinden biri olan boyaların terbiyesine başlanır. Bu işlemde suyla ve ödle karıştırılan boyalar yaklaşık iki ay süre ile bekletilir. Bu süreçte kavanozların üzerinde biriken su-öd karışımı belli periyodlarla çekilir ve tekrar su-öd ilave edilir, belli aralıklarla kavanozlar karıştırılır ve çalkalanır. İyi terbiye edilmemiş boyalar gerçek renklerini kağıt üzerine yansıtamazlar, kağıda tutunamazlar ve çeşitli problemlere sebep olurlar. Boyaların akmaması için kağıtların şapa yatırılması işlemi klasik ebruculukta yer almaz. Sonuç olarak boyaların ezilmesi ve terbiyesi usulüne uygun olarak, sabır ve emekle gerçekleştirilmelidir.
Renkler

Sarı: Tabiatta bulunan arsenik sülfür (zırnık)

Mavi: Doğal çivit olan Lahor Çividi. Bitkisel kökenli bir boyadır ve Pakistan'ın Lahor kentinden gelir.

Yeşil: Sarı ve mavinin karışımıdır. Zırnık çok olursa fıstık yeşiline, çivit çok olursa yaprak yeşiline gider.

Lacivert: Bedahşi laciverti denen doğal çivittir.

Siyah: Soba isinden elde edilir. Eski is mürekkepçiliğinde kullanılan istir. Ezilmesi en zor boyadır. Suyu kolay emmediğinden ve suyla karıştırma işlemi sırasında sürekli suyun üzerine çıktığından genellikle çamlıca toprağı ile karıştırılarak ezilir.

Beyaz: İsfidaç (üstübeç) Bazik kurşunkarbonatın tabiattaki şeklidir.

Kırmızı: Gülbahar yani demir oksitleri içeren kırmızı bir topraktır.

Tütün Rengi: Çamlıca toprağı.
Sıvının Hazırlanmasında Kullanılan

Malzemeler

Üstüne boya serpilecek suya yapışkan bir koyuluk (lüzucet) vermek için 45-50 değişik malzemeden biri kullanılabilir. En çok kullanılan malzemeler kitre ve deniz kadayıfıdır. Kitre Anadolu'da yetişen muhtelif Geven (Astragalus) çeşitlerinin gövdelerinden sızan ve havayla temas edince katılaşan beyaz veya krem renkli plaka veya şeritler halinde bulunan yapışkanlık özelliği zayıf bir zamk çeşididir.Eczacılık, kozmetik ve tekstil sektörlerinde kullanım alanı geniştir. Ebruculukta plaka halinde olanları ve beyaz renklileri tercih edilir. Deniz kadayıfı (karegen) ise genelde Kuzey Avrupa ülkelerinin denizlerinde yetişen ve İrlanda Yosunu olarak da isimlendirilen bir yosun çeşididir. Sporları suya lüzücet vermek için kullanılır. Kitrenin hazırlanması deniz kadayıfına göre daha zahmetlidir ve daha uzun zaman alır. Suyla karıştırılan kitre kalitesine ve cinsine göre yaklaşık 5-7 gün dinlenmeye ve bu süre içinde yoğrulup karıştırılmaya ihtiyaç duyar. Deniz kadayıfı ise bir günlük dinlenme sonunda iyi netice verir. Hatta 3-4 saat içinde bile kullanıma hazır hale getirilebilir. Ancak oluşan hava kabarcıkları ve köpükler sıvıdan bir kaşıkla alınmalıdır. Her iki malzeme de hazırlandıktan sonra tülbentten süzülmeli ve son su ayarları teknede yapılmalıdır. Boyalar kitre üzerinde, deniz kadayıfına göre 8-10 misli daha fazla öde ihtiyaç duyarlar. Deniz kadayıfı ebruculuk bizden Avrupa'ya geçtikten sonra daha çok oralarda kullanılmış ve hazırlanması daha az zahmetli olduğu için kitreye tercih edilmiştir.Bu iki malzeme dışında ketentohumu, salep, ayva çekirdeği, hilbe (boytohumu), nişasta gibi değişik malzemeler de kullanılabilir. Her birinin verdiği sonucun kalitesi bir diğerinden farklıdır. Hilbe hakkında rahmetli üstad Necmeddin Okyay şöyle bir olay anlatır: "Bir tarihte, Üsküdar Özbekler Dergahında elime eski ebrular geçti evladım. Lakin dehşetli pastırma koktuğunu farkettim. Allah Allah, pastırma sarmak için ebru kağıdından başka kağıt bulamamışlar mı? diye düşündüm, bir mana da veremedim. Sonradan bir yazma eserde, ebru yapmak maksadıyla hilbenin de kitre gibi kullanılabildiğinden bahsolunduğu gözüme çarptı. İşte o zaman pastırma kokusunun esrarını çözer gibi oldum. Zira bu kokuyu pastırmaya veren ve etin üstünü kapatacak bir tabaka halinde sürülen çemen maddesinin esası hilbe tohumudur. Bunun üzerine kendim de tecrübe ettim. iyi netice almakla beraber, aradan geçen çok uzun zamana rağmen kağıdın pastırma kokusunu kaybetmediğini gördüm. Ben bütün lüzuci maddeleri ebru yapımında kullanmışımdır. Ancak bunlar arasında salep (orkide bitkisinden elde edilir) kadar iyi netice vereni olmadı. Lakin hakiki salep bulmanın zorluğundan ve bu maddenin pahalılığından kitre üstünde karar eyledim"
Sığır Ödü

Sıvının üzerinde boyaların çökmeden yayılmasını sağlamak için yüzey aktif (yüzeyde gerilim sağlayan ve sıvının yüzey gerilimini kıran) sığır ödü kullanılır. Öd ayrıca boyaların birbirine karışmadan sıvı üzerinde ayrı ayrı renklerini vermesini de sağlar. Öd safra kesesi tarafından salgılanan, safra asitleri ihtiva eden, zayıf asit özelliği gösteren ve hayvanların ve insanların vücutlarına aldıkları yağların parçalanmasını sağlayan bir maddedir. Bozulmasını engellemek için önceden kaynatılır (genelde benmari usulü ile) ve bu şekilde saklanır. Koyun ödü de aynı görevi görür. Hatta kumlu ebru yapımında kalkan balığı ödü çok iyi sonuç verir. Öd suyu yerine eskiden tütün yaprağı suyu ve haraza suyu kullanıldığı Şebek Efendi tarafından 1608 tarihinde kaleme alınmış Tertib-i Risale-i Ebri'de yer almaktadır. Boyaların öd ayarlarının iyi yapılması en önemli hususlardan biridir. En başlarda boyalar etraflarında kendilerini sıkıştıran başka boyalar bulunmadığından rahat rahat açılırken, sonraları teknede kendilerine yer açabilmek için (artan yüzey gerilimini yenebilmek için) daha fazla öde ihtiyaç duyarlar. Öd miktarı yanlış ayarlanmış boyalar, dibe çöker, parçalanır ve kağıt üzerinden ele çıkarlar.
Neft

Ebruda kimyasal içerikli ve petrol türevli neft kullanılmaz. Tabii olan neft kullanılır. Atılan veya serpilen boyalara üç boyutlu, küremsi şekiller verir. Genellikle serpmeli ebrularda, ya da battal ebru çalışılırken kullanılır.
Tekne


Sıvının içinde bulunduğu kaba tekne adı verilir. Tekne çinko, çelik, galveniz ya da çedene'den (budaksız çam) imal edilir. Tahta kullanılırsa su kaçırmaması için zift ile kaplanması gerekir.Dikdörtgen şeklindeki teknenin derinliği 6 cm kadar olup, ebatları 68 X 100cm, 34 X 50cm veya 17 X 25cm'dir.
Fırça




Ebrucu fırçasını kendisi sarmalıdır. Fırça yapımında yaşlı atların kuyruğu ve bu kılları üzerine sarmak için gül dalları kullanılır. At kılı sert ve düz olduğu için tercih edilir. Böylece boyalar tekne üzerine gerektiği gibi atılabilir. Ayrıca bakteri ve mantar oluşumuna daha az izin verir. Gül dalı ise oldukça esnek ve dayanıklı bir ağaçtır. Boya atmak için fırçaya her vurulduğunda esneyerek damlaların istenildiği gibi düşmesine olanak verir. Ama ebruculukta gül dalının kullanılmasının esas sebebi Necmeddin Okyay’ın iyi bir gül yetiştiricisi olmasından kaynaklanır Su içinde bekleyen fırçaların kılları zaman içinde eğilerek boyaların Türk Ebrusun'da arzu edildiği şekliyle atılmasını sağlar. Kıllar misinayla ve kesinlikle yapıştırıcı ya da bant kullanmadan sarılır ve olta iğnelerinde kullanılan düğümsüz bağlama şekli tercih edilir.

Tara
k



Taraklı ebru yapımında kullanılan malzemedir. 2, 3, 4, 5, 6, 7, 9 mm gibi değişik diş aralıklarına sahip çeşitli taraklar kullanılır. Buket tarağı gibi iki sıra halinde dizilmiş taraklar da kullanılır. Diş aralıkları için belli bir kural bulunmaz ebrucu ihtiyacına ve isteğine göre çeşitli aralıklara sahip taraklar yapabilir.

Biz

Sıvı üzerine atılan, damlatılan ya da yine bizle bırakılan boyalara şekil vermek için kullanılan çeşitli kalınlıklardaki iğnelerden, tellerden ya da çivilerden yapılan malzemelerdir. Paslanmaz özellikte olması önemlidir. Sümbül yapımında sümbül tarağı denilen özel diş dizilimine sahip taraklar kullanıldığı gibi, 10-15 bizin birbirine bağlanmasıyla da sümbül için gereken boyalar zemin üzerine koyulabilir.



Mühre Aleti



Ebrulu kağıtları kuruduktan sonra, mühre denilen iki kollu el presi yardımıyla düzeltilip parlatılır. Mühre kağıdın üzerine bastırılır ve kağıdın tamamına sürtülür. Bu işleme mühürleme denir Kağıdın üstünde ince bir tabaka oluşturmuş olan ebru yapımında kullanılan sıvı böylece onun parlamasına ve korunmasına yardımcı olur. Böylece boyaların kağıttan çıkması da engellenmiş olur. Günümüzde mühre aleti bulmak neredeyse mümkün olmadığından kavanozların veya bardakların pürüzsüz kısımları yukarıda anlatıldığı gibi bu amaç için kullanılabilir.
EBRU ÖRNEKLERİ  









































*Bu yazının hazırlanmasında Sn. Uğur Derman'ın Türk Sanatında Ebru isimli eserinden faydalanılmıştır. (Ak Yayınları, Nisan 1977), Fırça ve boyalar bahsinde Sn. Alparslan Babaoğlu'nun www.geleneksel-ebru.com adresli web sitesine danışılmıştır



not:kısa bir süre de olsa ben ve arkadaşlarım da ebru yaptık.ama itiraf edeyim   ki bizim malzeme ve kitremiz hazır ürünlerdi .yinede iyi sayılabilecek işler çıktı,en azından bir anı oldu.insana  çok huzur veren bir sanat .aynı  zamanda sonuçları sürprizli de olabiliyor ve eğlenceli bir sanat...iyikide denemişim aklım takılı kalırdı:)

25 Temmuz 2010 Pazar

sebepsiz...2 gündenberi orhan veli ve bu şiiri dilime takıldı kaldı...paylaşayım dedim... AĞLASAM SESİMİ DUYARMISINIZ MISRALARIMDA








Ahttp://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/8/84/Orhan_veli_statu



AĞLASAM SESİMİ DUYARMISINIZ MISRALARIMDA


DOKUNABİLİRMİSİNİZ GÖZYAŞLARIMA ELLERİNİZLE


BİLMEZDİM ŞARKILARIN BUKADAR GÜZEL,


KELİMELERİN İSE KİFAYETSİZ OLDUĞUNU


BU DERDE DÜŞMEDEN ÖNCE.


BİR YER VAR BİLİYORUM HERŞEYİ SÖYLEMEK MÜMKÜN


EPEYCE YAKLAŞMIŞIM,


DUYUYORUM


AMA


ANLATAMIYORUM.
Orhan VELİ

23 Temmuz 2010 Cuma

duvarımda asılı olan, asılı olmasa da anısı olan tablolar...





bu suluboya resim,şu anda İzmir'de yaşayan çook sevip ,saygı  duyduğum  değerli resim hocam Makbule Dizdaroğlu'na ait.kendisi izmir suluboyacılar derneği üyesi olup,kişisel sergiler açmıştır.  bende ki  bu suluboya resmi ise 1996 yılında ders anlatırken benim masamda ,örnek olsun diye yaptığı bir çalışmasıdır.kendisinden rica edip,imzalatmıştım ve o gün çerçevetelerek duvarıma asmıştım .. o günden beri hiç inmedi...kendisini saygı ve sevgilerimi yolluyorum.





duvarımdan hiç inmeyen ve çok severek izlediğim bu suluboya tablo ise yaklaşıık 16 yıllık atölye arkadaşım Türkan Holat'a ait.atölyemizin en iyi 2 suluboya sanatçısından birisidir. suluboya yarışmasında ödül almıştır...canım arkadaşıma sevgilerimle






bu resim benim resim yapmaya (lise ve akademi yıllarından sonra)karar vererek evime çok yakın olduğu için başladığım feneryolu pratik meslek okulunda yaptığım ilk suluboya resmim...o günden beri   mutfak duvarımdan hiç inmedi:))çok başarılı bir suluboya değil belki, ama benim ilk  çalışmalarımdan  olduğu için yeri ayrıdır...





feneryolu pratik sanattan sonra bir grup arkadaşımla ,resim maceramıza İstanbul resim ve heykel müzeleri derneğinin Beşiktaş'taki  müzenin altında olan dernek atölyesinde değerli hocamızProf.Nuri Temizsoylu ile devam ettik...yaklaşık 16 yıldan beri (4yılı müzenin derneğinde) daha sonrasında göztepedeki kendi açtığımız atölyemizde ve son 2 senedir de üsküdar- çiçekçide ki(maalesef bu 2 yıl ben arkadaşlarıma katılamadım)...bu güzel ve iyi sanatçılardan oluşan atölye grubumuzla birlikte Atatürk kültür merkezi,caddebostan kültür merkezi,Askeri müze,koç alianz,Levent Tenis kulübü v.b gibi birçok yerde grup 12 adıyla sergiler açtık.
bu yağlıboya tablom da resim heykel müzesi derneğinin  son yılında başlayıp   ve göztepe'deki atölyemizde bitirmiştim,sevdiğim ve zaman zaman duvarıma astığım tablolarımdan biridir...





 Caddebostan  Kültür merkezindeki sergimizden ...bu tablo çook sevdiğim arkadaşım Makbule'nin  evindedir,güle güle seyretsin canım arkadaşım benim.





ilk sattığım tablonun parasıyla aldığım ve çook severek seyrettiğim dünyaca ünlü ,Amerika'da yaşayan suluboya ressamlarımızdan sayın Işıl Özışık'a ait bu suluboya tabloda duvarımdan asla inmeyecek tablolarım arasındadır...



bu resmimin anısına gelince ...  en kısa sürede biten tablom diyebilirim...resim yapamadığım sancılı günlerimden birinde değerli hocam Nuri beyin verdiği  destekle çok kısa sürede bitirdiğim suluboya görünümünde bir yağlıboya çalışmam...

21 Temmuz 2010 Çarşamba

4. Uluslararası Antalya Kum Heykel Festivali --kum sanatı





berna'cığımla  sohbet ederken,  tatil dönüşünü Antalya'dan yaparken kumdan heykeller festivalinin afişlerini gördüğünü ,fakat vakitlerinin sınırlı olması sebebiyle gidemediklerini ama bu festivalin kasım ayına kadar devam edeceğini ve başka gittiği bir zaman mutlaka görmek istediğini söyledi.ben ise 2 yıl önce içerenköy carrefourda çok geniş kapsamlı olmasada hem yapılış aşamasını hemde yapılmış,bitmiş şekillerini gördüğümü söyledim ve bu postumu kumdan heykellere ve  4.uluslararası   Antalya kum festivalini anlatan haber ve resimlerden oluşturmaya karar verdim.fotoğraflar CNN TÜRK internet sitesinden, festival hakkında bilgi ve kum sanatı hakkındaki genel bilgiler   http://www.larasandland.com/tr/etkinlik.htm alınmıştır.







FESTİVAL HAKKINDA GENEL BİLGİ


Kheykel sanatı son yıllarda dünyada yeni yeni yaygınlaşan özel bir “ephemeral” (geçici) sanat türüdür. Alternatif sanatlar kapsamında yer alan kum heykel etkinliklerinde sadece su ve kum kullanılmaktadır. Bu etkinlikler her yıl yüzbinlerce ziyaretçi tarafından ilgiyle gezilmekte ve düzenlendiği bölgeye ciddi bir hareketlilik kazandırmaktadır.











Antalya’da düzenlenen 10’u aşkın ülkeden 40’a yakın sanatçı ve 30 kişiyi bulan teknik ekip ile hayata geçirilen Uluslararası Antalya Kum Heykel Festivali katılımcı sanatçı sayısı, alan genişliği ve kullanılan kum miktarı (7500 ton) ile dünyanın en büyük kum heykel etkinlikleri arasında yer almaktadır.

Festival, TC Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla Antalya’nın turistik Lara Beach Park Kompleksi bünyesinde düzenlenmektedir.
Nisan ayında ön hazırlık çalışmalarıyla start alan festival, sanatçıların 1 Mayıs tarihinde heykel yapımına başlaması ile devam etmekte ve kapılarını 20 Mayıs tarihinde sanatseverlere açmaktadır.
2009 yılında düzenlenen festivali yerli-yabancı 120 bin ziyaretçi gezmiştir. Artık gelenekselleşen etkinlik her yıl artan ilgi ve ziyaretçisiyle Antalya’nın en önemli kültür-sanat etkinlikleri arasına girmiştir.



Her yıl farklı bir tema ile düzenlenen Uluslararası Antalya Kum heykel Festivali’nde 2010 teması Mitoloji II olarak belirlenmiştir. 2010 yılında 7500 ton kum kullanılarak dünyanın en önemli mitolojik olay ve kahramanlarının devasa boyutta heykellerle hayat bulacağı sergide 300 Spartalı, Truva, King Arthur, Dede Korkut ve daha pek çok ilginç heykel yapılacaktır.



Sergi alanı gündüz olduğu kadar geceleri de özel ses ve ışık gösterileriyle büyüleyici bir atmosfer sunmakta ve festival birçok etkinlik ile daha da renklendirilmektedir. 20 Mayıs-20 Kasım 2010 tarihleri arasında ziyarete açık kalacak olan sergi 10.00-23.00 saatleri arasında gezilebilecek.







MERAK EDENLER İÇİN KUM HEYKEL SANATI HAKKINDA GENEL BİLGİ
1 - Kum Heykel Nedir ?

Basitçe ifade edecek olursak, kum heykel sadece kum ve su kullanılarak yapılan özel bir heykel biçimidir. Bunun en basit örneği deniz kenarında oynayan çocukların yaptığı kumdan kalelerdir. Tabii kumdan kaleler, karmaşık sanat ürünlerine kıyasla çok daha basitlerdir. Ama yine de belli bir tasarım ve yaratım öğesi içerdikleri için sanat ürünü oldukları söylenebilir. Kum heykeltıraşının işi ise biraz daha karmaşık ve zordur. Bu zorluk kum heykel sanatını, geleneksel heykel sanatından ayırır. Kum heykel mimari bir biçimin, anatomik bir figürün veya herhangi bir nesnenin canlandırması olabilir. Uygun kum ve doğru tekniğin kullanılması koşuluyla, kuma istenilen her türlü şekil verilebilir. Kum heykel sanatı, Mısırlılar tarafından M.Ö. 4000’de uygulanan bir sanat biçimidir








2 - Heykeller sadece kum ve su kullanılarak mı yapılır?

Evet, bunun dışında başka hiçbir malzemeye ihtiyaç yoktur.
3 - Her türlü kum kullanılabilir mi?
Hayır. Kumun farksız olduğu, bütün kumların birbirinin aynısı olduğu düşünülür. Oysa öyle değildir. Kum çeşitlilik gösterir. Birçok kum tipi olduğunu söyleyebiliriz. Kumun farklılığı da yapabileceğiniz şeyleri belirleyen faktörlerin başında gelir. Hatta heykel yapımının öncelikli olarak ve sadece kumun tipine bağlı olduğunu bile söyleyebiliriz. Kum organik veya mineral olabilir. Organik kum tanecikleri, mercan, yumuşakçalar ve fosil parçacıklarından oluşur. Tuzlu suda bunlara rastlanabilir. Mineral kum veya kaya kumu ise mineral veya kaya parçacıklarından oluşur ve Alpler gibi dağlık bölgelerde bulunu

Büyük boyutlu ve ince ayrıntı gerektiren kum heykeller için özel bir kuma ihtiyaç duyulur. Eğer festivalin düzenlendiği bölgede uygun kum mevcut değilse, en yakındaki kaynaklar araştırılır. Kullanılacak kumun heykel yapımı için uygun olup olmadığını anlamak için kum taneciklerinin yapısını ve şekillerini analiz etmek gerekir.
Heykelin sonunda aldığı şekli belirleyen, kullanılan kumun yapısıdır. Bir metreden daha yüksek heykeller için özel bir kum kullanılması gerekir. Kum taneciklerinin boyutu ve yapısı bu bakımdan büyük önem taşır. Tanecikler yuvarlak değil, karemsi olmalıdır. Bu tip kum tanecikleri zara benzer.
Plajlardaki kumlar çoğunlukla yuvarlak tanelidir; bunun nedeni ise dalgaların hareketi ve akıntılardır. Bu heykel açısından işlenmesi zor bir kum tipidir. En uygun kum ise daha keskin köşelidir ve daha düzgün bir yüzeyi vardır. Heykel yapımı için ideal diyebileceğimiz en uygun kum, nehirlerin yakınında bulunur ve dağlardan gelen su akıntılarıyla taşınır. Bu mineral kum tanecikleri farklı boyutlar da zarlara benzerler. Köşelidirler ve birbirlerine uyarlar
4 - Heykellere istenilen her şekil verilebilir mi?




Uygun kumun kullanılması ve deneyimli heykeltıraşların olması koşuluyla, kuma istenilen her türlü şekil verilebilir, her türlü şeyin heykeli yapılabilir. Bir kum heykeli tasarlarken neyin istendiğini dikkate alırız, ama yer çekimi de heykelin yapılabilirliği bakımından üzerinde durulması gereken bir konudur. Heykelin yapım aşamasında dikkat edilmesi gereken en önemli konulardan biri de, heykelin tamamının emniyetli bir şekilde desteklenmesidir.

Bir kum heykel yaparken kullanılan teknikler, geleneksel heykel sanatının tekniklerinden çok farklı değildir. Basittirler ve herkes kolaylıkla öğrenebilir. İster 16 metre yüksekliğinde dev bir heykel inşa ediyor olun ister bir metreden daha küçük heykeller yapıyor olun, iki durumda da aynı ilke geçerlidir. Ve aynı işlemler aynı sırayla uygulanmaktadır. Bu ilkeleri şöyle özetleyebiliriz:
Sıkıştırılmamış ve sertleşmemiş yumuşak kumdan sert bir kum bloğu elde edilir. Bu, nemlendirilmiş kumu kat kat sıkıştırarak ve kaba bir şekil elde edilerek yapılır. Bu sırada büyük kalıplar kullanılır. Doğru boyutlara ulaşana kadar farklı kalıplarla kum hazırlanı
Bundan sonraki aşama ise, katı bloklar halindeki kuma şekil verilmesidir. Kuma kumu keserek şekil verildiğini söyleyebiliriz genel bir ifadeyle. Bu işlem daima yukarıdan aşağıya doğru yapıl
5 - Kum heykeller nerede inşa edilebilir?

Kum heykeller aslında herhangi bir yerde
 inşa edilebilir. Ama halka açık dış mekanlarda heykel inşa edebilmeniz için belli bir yeterliliğe ve gerekli teknik donanıma sahip olmanız gerekir. İç mekanlarda zeminin sağlamlığı da önemli faktörler arasındadır. Bunun dışında, heykellerin inşa edileceği alana kumun nakledilmesi açısından, ulaşımın sağlanacağı yolların kalitesi de önemlidir; buna ilaveten, elektrik tertibatı, su bağlantıları ve belli yükseklikte su basıncı da dikkat edilmesi gereken hususlar arasında yer alır.
6 - Kum heykeller açık havada ne kadar süre dayanabilir?
Kum heykel açık havada inşa edildiğinde, formunu aylarca koruyabilir. Bugüne dek, en uzun süre bozulmadan kalabilmiş olan kum heykel, bir Hollandalı heykeltıraşın yaptığı bir heykeldir ve 1 yıl 9 ay bozulmadan kalmıştır. Bu heykel Madurodam’da yapılmış ve kışın bile bozulmadan kalmıştır. Kaliforniya’da yapılan bir başka kum heykel de 2 yıl boyunca bozulmadan kalarak, başka bir rekorun sahibidir. Bu demektir ki, kum heykeller kapalı mekanlarda yapılacak olsalar, dokunulmadıkları sürece yıllarca bozulmadan kalabilirler.






7 - Heykeller tamamlandıktan sonra, nemin korunması gerekir mi?
Hayır. Yalnızca heykel üzerinde çalışma aşamasında nemin belli ölçüde korunması zorunludur. Sonrasında buna ihtiyaç yoktur. Kum heykeltıraşlarının çalışırken sprey kullanmalarının nedeni budur. Heykel tamamlandığında, bu özel solüsyonlar sayesinde tamamen kurur ve sertleşir. Kum iyice sıkışırsa dağılmaz.

Kum heykelleri yağmurdan ve diğer kötü hava koşullarından korumak için özel bir solüsyon kullanılarak ince bir koruyucu tabaka elde edilir. Özel bir bitkisel protein ile elde edilen bir solüsyondur bu ve tamamen ekolojiktir.

8 – Yağmur, şiddetli rüzgar veya fırtına gibi hava şartlarında ne olur?

Bunun heykele herhangi bir zararı olur mu?

Yağmur yağışı kum heykele ciddi bir zarar vermez. Böyle bir durumda, kum yağmur suyunu emecek ve yağış sona erdikten sonra, emilen bu su buharlaşacaktır. Sağanak yağış durumunda, heykelin yatay yüzeylerinde, yağmur damlalarının çarpmasına bağlı olarak bir yapı değişikliği meydana gelebilir. Bu bölgelerde kuma verilmiş düzgün şekil biraz bozulur. Ama yağış sona erdikten sonra bu bozulan bölgeler kolaylıkla düzeltilebilir.

9 - Ne tür teçhizat kullanılır?

Kumun çalışma alanına nakledilmesi için, gemiler, kamyonlar, ekskavatörler, traktörler, vinçler ve mekanik kürekler kullanılır. Gevşek kum önce tahta kalıplara koyulmalıdır. Bu kalıplar farklı boyutlarda ve şekillerde her iki tarafı açık tahta kutular, sandıklar, kasalardan oluşur. Kum mekanik titreşimli tabakalardan oluşan özel aletler, çekiç ve balyoz gibi aletler kullanılarak sıkıştırılır. Daha sonra kalıplanıp sıkıştırılmış kumun kesilmesi ve yontularak şekillendirilmesi gerekir. Bunun için de spatula ve mala gibi benzeri aletler kullanılır. Son rötuşların verilmesi için fırça ve benzeri aletler kullanılır.

10 - Heykeltıraşlar kum heykellerinin sonunda yıkılmasından rahatsız olurlar mı?

Hayır. Onları belli bir saygı duyarak yıkarız. Sıradan bir heykel ile kum heykel arasındaki önemli fark, tam da yaratım ve yıkım sürecinden kaynaklanır. Yapıları gereği kumdan heykeller kısa ömürlüdürler. Kum heykel yapan birisi, yarattığı sanat ürününün geçici bir yapısı olduğunu bilir. Heykeltıraşlar heykelin yaratım sürecinin ve yaratılan imgenin geçici olduğunu bilir, ama eşsiz bir anı olarak hafızalarda yer edeceğini de bilir. Zaten bu sanatı eşsiz kılan da budur. Yaratılan nesne geçicidir belki, ama anısı kalıcıdır, bu yönüyle sonsuzluğa aralanan bir kapı gibidir adeta. Sanatçının önünde ise yaratılmayı bekleyen yeni bir kum heykel vardır. Onun arzusunu dinç tutan da budur.

16 Temmuz 2010 Cuma

ahşap sanatı-2 yine çizgisel mimarlıktan çook güzel tasarımlar(http://cizgiselicmimarlik.blogspot.com/)

Ahşap Aplikler


Küçük çocuklar için tasarlanan aplikler, hem sevimli hayvanlar şeklinde hem de rengarenk...







 
 
 
 
 
Ahşap Bebek Doğum Hediyeleri


Hem kız hem erkek bebekler için tasarlanan küçük boyutlu çeşitli ahşap bebek arabaları, beşikler ve çerçeveler, tasarımcı Yasemin Çılgın tarafından motiflendirilip, doğum şekerleri ile süslenmektedir. Bebekler kadar şirin olan "bebek doğum hediyeleri" ile yakınlarınız en güzel gününü kutlayın...

 















15 Temmuz 2010 Perşembe

Ahşap sanatı-1 işlevsel ev aksesuarları




( http://cizgiselicmimarlik.blogspot.com/)1984 yılından beri proje ve uygulama bazında hizmet veren kuruluş, 1995’te Ahşap Atölyesi’ni de bünyesine katarak hizmetini çeşitlendirmiştir. Proje bazında ev, ofis, mağaza, otel ve çeşitli mekân tasarımlarında bugüne kadar çalışmalarını sürdürmektedir. Kuruluş çerçevesinde, ahşap malzemeye duyulan ilgiden ötürü özel tasarımlar ve müşteri istekleri uygulanarak ürünler sunulmaktadır.


Ürün yelpazesinde; mutfak, banyo, yatak odası takımı, salon, çocuk-genç odaları, kitaplık, kapı-pencere, pergola; zekâ geliştiren çocuk oyuncakları; ahşaptan üretilen aksesuar ve hediyelik eşyalar bulunmaktadır.

Üretim malzemeleri; masif ve kaplama olarak, meşe, kayın, çam, kestane, maun, teak olmak üzere çeşitli ağaçlardır. Üretilen masif ürünler, isteğe göre ahşap renklendiriciler ile renklendirilerek ve motiflenip resimlendirilerek müşterilere sunulmaktadır.

Daha çok müşteri istekleri doğrultusunda tasarım yapabilen Çizgisel İç Mimarlık’ın, projelendirerek üretime sunduğu ürünler ve çalışmalar, küçük bir aynadan genel dekorasyona kadar geniş kapsamlıdır.
not:sevgili  Yasemin-Necdet Çılgın çiftine bu güzel sanat eserlerini bloğumda zaman zaman yayınlamama izin verdikleri için çok teşekkür ediyorum...