19 Eylül 2010 Pazar

Kayaköy-dağın eteğindeki hüzünlü günbatımları(fethiye'ye giderseniz uğramadan geçmeyin)

 Sessiz tanık: KAYAKÖY(kayaköy ile ilgili metinler- sayın Ersoy Soydan'a,fotoğraflar bana aittir.)
















Kayaköy; çatısız, kapısız, penceresiz evleriyle adına mübadele denilen büyük dramın sessiz tanığı olarak gözümüzün önünde duruyor. İnşaat yasağı olduğu için de bir yandan güya korunurken, diğer yandan usul usul yıkılıyor...   




 Fethiye yakınlarındaki terk edilmiş bir kasabaya; Kayaköy`e gidiyoruz. 20.yüzyıl başında Fethiye`de büyük bir kasaba olan Kayaköy, şimdi bomboş evleri ve sokaklarıyla mübadele acısının sessiz bir tanığı adeta.











Halk arasında kasabanın 19. yüzyıl başında Fethiyeli Kör Kasap adında bir Rum tarafından kurulduğu anlatılır, ancak Kayaköy`ün tarihinin çok eskilere de dayandığı bilinir. Kasabanın antik çağda Karmylessos olarak bilinen ve Strabon`un sarp bir dağın yamacında, dar ve derin bir vadinin içinde diye anlattığı kentin kalıntıları üzerine kurulduğu kabul edilir. Kaya Çukuru olarak adlandırılan düzlüğün kenarında gelişen Kayaköy`ün, içindeki kayaya oyulmuş bir mezarla ve Gökçeburun mevkiinde bulunan lahitler Karmylessos`un burada olduğunun işareti gibidir.
Kasabanın eski adı olan Levissi`ye ilk olarak 14.yüzyıl`da bölgeye gelen İtalyan gezgin Sanuda`nın anılarında rastlanır. Levissi`nin ilk olarak 7. ya da 8.yüzyıl`da Arap akınlarından kaçan Gemiler Adası sakinlerince kurulduğu sanılır. Rumlar yerleşimin önündeki düzlüğe yerleşmeyip, kayalık yamaçlara evlerini kurmuşlar, eğimli araziyle uyumlu, birbirinin manzarasını ve ışığını kesmeyen kutu gibi tek ya da iki odalı küçücük evler inşa etmişler. Su kaynakları kısıtlı olduğu için her eve yağmur sularını topladıkları sarnıçlar yapmışlar.
19.yüzyıl`ın sonunda kasaba kaza merkezi Fethiye`yi geçmiş; o yıllarda Kayaköy`de (Levissi) 3137 Rum yaşarken; Fethiye`de (Makri) 1500 kişi yaşıyormuş. Kayaköy Rumları çoğunlukla Rodos gibi Ege adalarından gelerek buraya yerleşmiş, geçimlerini daha çok marangozluk, demircilik, bakırcılık ve kalaycılık gibi sanatları icra ederek kazanıyorlarmış, birçoğu da çevredeki Türk köylerine işçi olarak çalışmaya gidermiş. 1923 yılındaki nüfus mübadelesinden sonra kasabanın Rumları Yunanistan`a gönderilmiş; Fethiye ve Kayaköy`den göç eden Rumlar, Atina`nın Nea Makri mahallesine yerleşmiş. Selanik civarında gelen Türkler ise Kayaköy`e yerleştirilmiş. Türkler; altında ahır, üstünde tek göz oda olan evlerde ve suyu olmayan kasabada yaşayamamış, birkaç aile dışında tamamı aldıkları evleri devlete geri verip başka yerlere göç etmiş. Bazı aileler ise ovada yeni bir köy kurmuş. İkinci kez boşalan evlere bir daha kimse yerleşmemiş, bu nedenle Kayaköy içinde kimsenin yaşamadığı hayalet bir kent durumuna gelmiş.









Kayaköy; çatısız, kapısız, penceresiz evleriyle adına mübadele denilen büyük dramın sessiz tanığı olarak gözümüzün önünde duruyor. Kayaköy`de Rumlardan kalma binden fazla taş ev, kız ve erkek okulu, çeşmeler, sarnıçlar, dükkânlar, eczane, 2 yel değirmeni, 14 şapel ve iki büyük kilisenin kalıntısı bulunuyor.










Kayaköy`ün iki kilisesi de sağlam. Bunlardan Panagia Pirgiotissa Kilisesi, Kayaköy`ün aşağı mahallesinde; 1960`lı yıllara kadar cami olarak kullanılan kilisenin üst örtüsü de, ikonostasisi de sağlam. Kilisenin bahçesinde tekrar kullanılmak istenen mezarlardan çıkarılan kemiklerin toplanıldığı ve osteofilak olarak adlandırılan bir depo var. Buradaki kemikler hala yerinde duruyor. Eskiden bu topraklarda yaşayanlar verimli toprakları kaybetmemek için büyük çaba harcıyordu, asla ekip, biçtikleri arazilere ev yapmıyor, toprağa dolayısıyla doğaya büyük saygı gösteriyorlardı.










Taksiyarhis Kilisesi ise Yukarı mahallede. Avlusundaki çakıl taşlarından yapılmış taban döşemesi sağlam. Diğer kiliseye göre daha kötü durumda olan yapının içinde süsleme görülmüyo
Çatısız, penceresiz ve ahşap kısımları yok olmuş taş evler koruma altına alınmış. Ancak evler doğanın acımasızlığına terk edilmiş durumda; yağmur, fırtına bir yana, içini saran incir ağaçlarının kökleri duvarları parçalıyor, inşaat yasağı olduğu için Kayaköy bir yandan güya korunurken, diğer yandan usul usul yıkılıyor. Evlerin yaklaşık 50 tanesi özel mülkiyet, kalanlar devletin malı. Kayaköy`ün içinde 40 kadar aile; ovada ise 2000 kişi yaşıyor. Türk-Yunan dostluk köyü ilan edilen Kayaköy`deki evlerin restore edilerek turizme kazandırılması amaçlanıyor. Köyde bir çok lokanta ve pansiyon bulunuyor.






Kayaköy`ün otantik ortamı hem turistleri, hem de sanatçıları kendisine çekiyor. Yaz aylarında Kayaköy`de fotoğraf ve sanat atölyeleri düzenleniyor. Müzik öğrencileriyle, profesyonel müzisyenler burada düzenlenen atölyelerde bir araya geliyor. Kayaköy`de köyden toplanan objelerin sergilendiği küçük bir müzede var.
AFKULE MANASTIRI
Kayaköy`ün 3 km. kadar uzağında, denize bakan bir uçurumun kenarında halk arasında Afkule adıyla bilinen Hagios Elefterios Manastırının kalıntısı var. Patika bir yolla ulaşılabilen manastırın Elefterios adında bir keşiş tarafından kayalara oyularak inşa edildiği ve bu keşişin ömrünün sonuna kadar burada çile çektiği kabul edilir. Daha sonraki yıllarda da iki katlı manastır binası, şapel ve sarnıç gibi günümüze kalıntıları ulaşan manastır yapıları inşa edilmiş. Manastırın bulunduğu noktanın manzarası müthiş; buradan İblis Burnu, Kurdoğlu Burnu, hatta açık havada Rodos Adası bile görülebiliyor. Kayaköy çevresindeki denize girilebilecek ve yürüyerek ulaşılabilen birçok koy var, bunların çoğuna Fethiye`den tekne turları da düzenleniyor
GEMİLER ADAS
Fethiye çevresindeki onlarca adadan biri de, Kayaköy`ünden batıya doğru devam eden yolun sonundaki küçük koyun karşısında yer alan Gemiler Adası. Üzerinde denizin içine kadar inen kalıntılar görülen adanın bir bölümünün 3.yüzyıl`da meydana gelen depremlerle su altında kaldığı anlaşılıyor. 5.yüzyıl`da önemli bir dini merkez durumuna gelen adanın 7.yüzyıl`da Araplarca yakılıp, yıkıldığı kabul edilir.





Ortaçağ`da önemli bir yerleşim olduğu anlaşılan ada boydan boya surla çevrili; adada büyük ölçüde yıkılmış dört kiliseyle, bir çok şapel ve iki kilise arasında uzanan kısmen yıkılmış tünel kalıntısı da var. Şimdilerde yerli ve yabancı yatçıların uğrak yeri olan Gemiler Adası en yüksek noktasında yer alan bir kilise (Zirve Kilisesi) nedeniyle Ortaçağ`da Aya Nikola adası olarak adlandırılmıştı. Zirve Kilisesinde yapılan kazılarda geometrik desenlerle ve mitolojik olayların yer aldığı taban mozaikleri ortaya çıkarılmış ve büyük bir yangın sonucunda yıkıldığı anlaşılmış; bu da Arap akınlarının kanıtı olarak görülüyor.
ERSOY SOYDAN
 http://www.tumgazeteler.com/?a=3962445