27 Nisan 2010 Salı

yaptığı suluboya resmini yıllar önce bir gazetede görmüş ve hayran olmuştum...yıllar sonra bir tane' ışıl özışık' suluboya tablosuna sahip olabildim
























Işıl Özışık

1939 Yılında Kırklarelinde doğdu. Orta okul ve lise dönemlerinde, sırasıyla Ömer Hatipoğlu, Turgut Zaim, Cemal Bingöl ve Eşref Üre'nin öğrencisi oldu. 1963 yılında arkeoloji öğrenimini tamamlayan sanatçı 3 yıllık bir asistanlık döneminden sonra kendini tamamıyla sanata verdi. Özışık ülkemizde sulu boya sanatçısı olarak tanınmaktadır. Sanatçı 1991 yılından bu yana sanat yaşamını Amerika Birleşik Devletlerinin Washington Society of Landscape Painters derneğinin daimi üyesidir. USA içinde açılmış olan derneğin bütün sergilerine iştirak etmektedir.
Türkiye'de tanıdığım ve çok beğendiğim suluboya ressamlarından biridir.Amerikada yaşayan ama yılın belli zamanlarında Türkiye'ye gelerek hem çalışma yapıyor(bir çalışma-gösterisinde bende bulunma şansına sahip olmuştum)hemde sergileri açılıyor .İstanbuldaki sergisi Doku sanat galerisinde açılmıştı(bana davetiyesi geldiği için biliyorum.başka galerilerdeki sergilerinden haberdar değilim). suluboyalarını hayranlıkla izlediğim ressamımızın bazı eserlerini sizlerlede paylaşmak istedim...

23 Nisan 2010 Cuma

Vilnius, bir masal şehri












"Merhabalar, ben Selin.

Annemin blogunda Vilnius'u anlatmak istedim sizlere. Vilnius, Litvanya'nın yani 3 Baltık ülkesinden birinin başkentinidir.Tarihi yapılarını koruyan, ortaçağdan masallarındaki gibi küçük ve şirin bir şehirdir. Ben 2006 yılında Erasmus programı ile gitme imkanı buldum Vilnius'a ve iyi ki de gitmişim diyorum.
Litvanya, Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra özgürlüğüne kavşan ilk ülke. Nüfusu 3,5 milyon civarında. Tahmin edebileceğiniz gibi Rusları pek sevmiyorlar ancak ülkede azımsanamayacak kadar Rus yaşamakta. Gitmeden önce ülkede Rusça konuşulduğunu düşünüyorduk, ancak resmi dilleri Litvanca, tabi herkes Sovyetler döneminden Rusçayı ana dilleri gibi biliyor.
Litvanya'nın iklimi çok sert. Vilnius'da Nisan başına kadar kar yağışıyla karşılaştık ve Şubat ayında -30'u bile gördük. ancak bahar ayları çok güzel geçiyor şehirde, her yer yemyeşil ve bisikletle şehir turu yapmanın tadı başkaydı...
Bizlere ilginç gelen bir kaç detayı da aktarmak isterim sizlere; örneğin otobüs şöforleri kadındı çoğunlukla,aynı zamanda temizlik işçileri de; tam doğrusu hiç bir iş için kadın-erkek ayrımı yoktu. Hatta şu anki başbakanları bir kadın.
Kuzey insanlarını soğuk olarak düşünürüz, ancak Litvanyalılar çok sıcakkanlı insanlar.
Vilnius Üniversitesinde Türkçe bölümü bulunuyor, oradan bir çok öğrenci her sene Türkiye'ye Türkçe öğrenmeye geliyor.
Mutfaklarında bana entrasan gelen bir şey vardı,et yemeklerini meyve sosu ile servis ediyorlardı. Ayrıca bol miktarda kefir tüketiyorlar. En çok da patates ve lahanayı kullanıyorlar yemeklerinde.
ilginç başka bir örnek de erkeklerin isimlerinin sonuna -as eki gelmesi. En yaygın isim örneğin Gediminas.
Litvanya için basketbolun başkenti de diyebiliriz. Basketbol ile yatıp kalkıyorlar ve Dünya'da bununla öne çıkıyorlar.
Üstten ikinci fotoğrafta gördüğünüz kale ise Trakai kalesi. Trakai, 13. yüzyılda kurulmuş, Tatarlar'ın, Polonyalıların ve şaşıracaksınız belki ama Karay Türkleri'nin yaşadığı bir bölge. Karay Türkleri, yahudiliği benimsemiş Hazar Devleti'nin devamı olan halktır. Trakai kalesinde gezerken, sergilenen geleneksel kıyafetlerin bizim geleneksel kıyafetlerimize benzerliği dikkatimizi oldukça çekti. Ayrıca Trakai'nin en ünlü yemeği olan kıbın, kıymalı poğaçanın aynısıdır. Trakai gölü, kışları üstünde atlı kızakların koşabileceği kadar kalın bir tabaka halinde buz tutmakta, yazın ise yelken gibi su spoarlarına ev sahipliği yapmaktadır.Litvanya'ya gidildiği zaman mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri bence.

Bir gün umarım Litvanya'yı ziyaret etme şansı bulursunuz, ben bu şansı yakaladığım için çok mutluyum.

Sevgiler,

Selin. "

22 Nisan 2010 Perşembe

SERAP HOCA'nın bu güzel şiiri bütün çocuklara.. 23 NİSAN'DA - Ata’ma Sesleniş


Ben küçücük bir çocuğum,
Gözümü açıp da baktığımda gözlerine
Kararlılığını hissettim yüreciğimle.
Ellerini uzattın bana tüm resimlerinde
Sevgiyle tuttun yumak yumak ellerimi
Tüm Türk çocuklarına güven verdin.

Senden öğrendim vatanımı sevmeyi,
Düşmana boyun eğmemeyi,
Bayrağa saygıyı,
Dilime sahip çıkmayı,
Onurlu yaşamayı
Ve dünya barışını…

Benim babam yok ki Atatürk’üm,
Ben şehit çocuğuyum, bilir misin?
Ben tüm Mehmetçikleri baba bildim,
Hepsinin yüreğinde senin sevgini gördüm
Ver ellerini Atatürk’üm öpeyim,
Binlerce çocuğundan biri olayım.

Milliyetçiyiz biz, milletimiz her şeyimiz,
Başka sistem bilmeyiz Cumhuriyetçiyiz biz,
Devlet ayrı din ayrı deyip Laiklikle büyüdük biz
Halkçıyız biz her zaman halkımızla bütünüz,
Millet-devlet el eleyiz, çünkü Devletçiyiz.
İnkılapçıyız biz hep yeniliğe koşarız.


Senden aldık ışığı, karanlığı boğarız.
O gün bugündür Meclistedir gönlümüz.
Sen kurdun ya cumhuriyeti şehitler ve gazilerle
Yaşatırız biz de onu, güven Ata’m sonsuza dek.
Bak damarlarımda asil kanımız var
Ve sadece biz Türk çocuklarının bayramı var.

23 Nisanda bayram yapıp kenetlendik,
Dünya çocuklarına elimizi uzattık sevgi ile,
“Ey Türk gençliği! ” dedin ya büyüklerimize,
Onlara dediğin her sözü can kulağı ile dinledim.
Seninle övündüm, seninle taçlandım elimde bayrağım.
Görsün herkes, bir Türk’ün dünyaya bedel olduğunu.



SERAP ÖZALTUN

Serap Hoca

13 Nisan 2010 Salı

bahar geldi... internette geziniken rastladığım bahçe ve balkon aksesuar ve mobilyalarını sizlerle paylaşmak istedim.....







































bahar geldi...heryer cıvıl cıvıl insanın ruhu yenileniyor baharla birlikte...bende internette geziniken çok güzel,sevimli ve kullanışlı bahçe ve balkonlar için mobilya ve aksesuarlar gördüm,bu güzellikleri bloğumda beni yalnız bırakmayan siz dostlarımla da paylaşmak istedim...tabii bir bahçe tutkunu olan sevgili eşimede duyurulur ...o anlamıştır zaten...:))hepinize bahar gibi cıvıl cıvıl bir yaşam diliyorum,hoşça vakit geçirin...