30 Kasım 2010 Salı

En sağlıklı abur cuburlar




Atıştırmak günah olmaktan çıkmalı! İşte size formunuza zarar vermeyecek sağlıklı abur cubur önerilerimiz:


Ceviz ve çekirdek: Sadece beyin gücünü arttırmaz aynı zamanda ruh halinizi düzenler ve saatlerce tok hissetmenizi sağlarlar. Yaşlanmayı geciktirdikleri de biliniyor.



Muz: Potasyum bakımından zengindir ki bu da kan basıncını düzenliyor. İçindeki vitamin B6 ise yorgunluğu, asabiyeti ve uykusuzluğu engelliyor ve ruh halinizi yükselten serotonin salgılamanıza sebep oluyor.



Kuru üzüm: Antioksidan olarak kuvvetli oldukları kadar ağız sağlığı için de faydalılar. Kapsadığı mineraller vücuttaki östrojen ile etkileşime geçiyor ve osteoporozu önlemede yardımcı oluyor



Havuç: Provitamin A karoten açısından zengin olan havuç, antioksidan olarak da çok önemlidir ve kalp hastalıkları ve bazı kanser çeşitlerinden korur.



Bezelye ve fasulye: Bir kase haşlanmış bezelye ya da soya fasulyesi, protein, B ve C vitaminleri, karotenler ve antioksidanlar açısından kuvvetli bir tercih olur.



Elma: Fitokimyasal kaynağı olarak, kan kolesterolünü azalttığı, bağırsakları çalıştırdığı ve felç, prostat kanseri, astımı engellediği bilinir.



Patlamış mısır: Tam tahıllı ve iyi bir lif kaynağı olan patlamış mısırın 30 gramı da harika bir atıştırmalık olabilir, tabi şeker, tuz ve yağ eklemediğiniz sürece!



Yulaf ezmesi: Protein, antioksidan, karbonhidratlar, lif, vitamin ve minerallerle dolu ve sizi öğlene kadar tok tutar.



Üzüm: A, C ve B6 vitaminleri kadar demir ve selenyum kaynağıdır da ve kanseri önler.



Jöle: Gayet keyifli olması dışında, yağsızdır ve şekersiz olanları tercih ettiğiniz sürece kilonuz için de endişelenmeniz gerekmez.
http://kadin.milliyet.com.tr/en-saglikli-abur-cuburlar/kadin/haberdetay/02.03.2010/1205808/default.htm

27 Kasım 2010 Cumartesi

Sanatçılar İstanbul’u ve kültürlerini anlatıyor

 “Kültürel Farklılığın Renkleri” belgeseli İstanbul’un ne kadar çok çeşit barındıran bir şehir olduğunu, sanatçıların dilinden anlatıyor


Doğu Roma İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu’na yüzyıllarca başkentlik yapmış, böylece pek çok
kültürü içinde barındıran İstanbul’da yaşayan çeşitli cemaatlere mensup sanatçılar, “Kültürel Farklılığın Renkleri” adlı belgeselde tanıtılıyor.


Annie G. Pertan’ın senaryosunu yazdığı, yapımcılığını üstlendiği ve yönettiği filmde farklı kültürlerden gelen usta isimler kendi bakışlarından İstanbul’u ve bu kentin onlara nasıl ilham verdiğinden bahsediyor. Ahırkapı Roman Orkestrası,

Lolita Asil, Leonidas Asteris,

Kobra Murat, Sibel Horada, Selim Sesler, Robert Haddeler, Hayko Cepkin, İzzet Keribar, Ara Güler, Suzy Hug Levi, Erol Sarrafian, Habib Gerez gibi her biri birbirinden farklı mesleğe ve yaşam biçimine sahip isimlerin hem anılarını hem eserlerini bu belgeselde görmek mümkün.

İstanbul’da yaşayan, İstanbul’dan beslenen, İstanbul’da sanat eserlerini yaratan sanatçılar 35 saat süren söyleşilerle yansıtılırken, fonda tarihi yarımadayı ve Boğaziçi kıyıların, İstanbul’un farklı kültürlerini barındıran yerleşim yerlerini (Balat, Fener, Hasköy, Galata, Kurtuluş, Şişli, Beyoğlu) görebiliyoruz.

İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı etkinlikleri çerçevesinde hazırlanan, kurgusu Kopenhag ve Berlin’de yapılan belgesel,

29 Kasım Pazartesi

günü 19.00’da Pera Müzesi’nde izleyicileriyle buluşuyor. Daha sonra 2 Aralık’ta Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi’nde,

20 Ocak’ta Sismanoglio Megaro’da (Şişmanoğlu Konağı) izlenebilecek.

http://www.milliyet.com.tr/sanatcilar-istanbul-u-ve-kulturlerini-anlatiyor/cumartesi/haberdetay/27.11.2010/1318990/default.htm

Doğa şaheseri yüzenada-güzel yurdumun bilinmeyen güzellikleri...


http://sizdensize.milliyet.com.tr/Gezi-Tatil/Doga_saheseri_yuzenada/HaberDetay/1625

izmirsehir.comDoğa şaheseri yüzenada


Solhan ilçesi Hazarşah Köyü Aksakal Göl Mezrasındaki Ada, o yörede yaşayan halk tarafından keşfedilmiştir.


Solhan ilçesi Hazarşah Köyü Aksakal Göl Mezrasındaki Ada, o yörede yaşayan halk tarafından keşfedilmiştir. Sözkonusu ada, şimdiye kadar görülmemiş bir tabiat olayına sahiptir. Bingöl-Solhan karayolunda 4.5 Km. uzaklıktadır. Yolu stabilize olup, 1.5 km'dir. Yolun asfaltlanması ve gölün ıslahı halinde yerli ve yabancı turistlerin ilgisini artıracaktır.


Bingöl'ün turizmi doğa güzelliklerine dayanır. Yüzenada da tamamen doğaldır. Göl'ün üç tarafı dağlar ve tepelerle çevrilmiş düz arazi üzerinde bulunan krater göl konumundadır. Göl'ün şimdiki alanı 300 m2' nin üzerindedir. Islahı halinde 500 m2'den fazla olur. Gölün derinliği 50 metreden fazla olduğu sanılmaktadır. Göle devamlı akıntı olduğu tespit edilmiştir. Gölün altından ve kemerlerinden giren su, gölün alt tarafından, gölden daha aşağıdan dereyi beslemektedir. Ufak ufak kaynaklar bu görüşü teyit etmektedir. Yaz ve kış aylarında su seviyesi aynı kalmaktadır. Su tatlı ve berrak olup, herhangi bir madensel tuz ihtiva etmemektedir. Balık yetiştirmek mümkündür.


Gölün ortasından hareket eden üç ada vardır. Adalar göl içinde bağımsızdır. Üstüne binildiği zaman sal gibi her tarafa ağır ağır hareket etmektedir. Adanın üzerinde 4-5 tane bodur ve dış budak ağacı mevcuttur. Çevredeki bitkiler gölün mevcut suyu ile beslenmektedir. Ada üzerinde bulunan ot kökleri sarılıcı olması nedeniyle toprak tamamen bitki kökleri ile kaynamış ve yapışmış durumdadır. Ayrıca gölün ortasında bulunan adanın yapısı incelendiğinde çayır, ayrık ot ve suda yetişen çeşitli bitkilerin ada üzerinde mevcut olduğu görülmektedir. Gölün çevresinde de çeşitli bitkilere rastlamak mümkündür. Yeşil alanın dışında kalan arazi gölden çok yüksektir. Çevresi meşe ve yeşil alan ile kaplıdır.
http://sizdensize.milliyet.com.tr/Gezi-Tatil/Doga_saheseri_yuzenada/HaberDetay/1625

21 Kasım 2010 Pazar

Hangi taşlar evinize pozitif enerji verir? Yarı değerli taşları evinizin dekorasyonunda kullanarak, yuvanızdaki enerjiyi tazeleyebilir, yükseltebilirsiniz.

Ametist: Ametist taşı mor ve lavanta renklerindedir. Evdeki negatif enerjiyi temizlediği düşünülen bu taş, evin enerjisini pozitife dönüştürmede, aile bireylerine yaşama sevinci katmada etkili olabiliyor. Canlandırıcı bir etkisi var. Stresten kaynaklanan zihinsel yorgunlukları gideriyor. Çok çalışmanın verdiği yorgunluk, huzursuzluk ve baş ağrısından şikayetçiyseniz, ametist taşını odanıza yerleştirebilirsiniz. Ametist taşını, evde televizyonun veya bilgisayarın yanına koyarak gözlerinizi koruyabilirsiniz. Yaydığı pozitif enerjiyle uyum ve dengeyi sağlıyor. Yatak odası, çalışma odası, mutfak ve salon olmak üzere her odada rahatlıkla kullanabilirsiniz. Karar vermeyi güçlendiren taş, yatıştırıcı etkiye de sahip.

Mercan: Mercan taşı aşkın sembolüdür. Antidepresan özelliğe sahiptir. Evinize yerleştireceğiniz mercanla yaşamınıza coşku ve pozitif düşünce katabilirsiniz. Ayrıca nazara iyi geliyor ve konsantrasyonu güçlendiriyor. Çalışırken daha iyi bir konsantrasyon için çalışma masanızın üzerine koyabilirsiniz. Sedef hastalığı başta olmak üzere cilt hastalıklarına da iyi geldiği biliniyor.

Akik: Akik, evinizin enerjisini canlandırarak sizi olumsuz etkilerden arındırma özelliğine sahip bir taş. Başarıyı simgeliyor ve cesareti arttırıyor. Çalışma odanıza ya da iş yerinizdeki masanıza yerleştirebilirisiniz. Fiziksel canlılığı arttırarak tembelliği gideriyor. Çocukları olumsuz duygulardan koruyor. Bu özelliğinden faydalanmak için çocuk odalarında da kullanabilirsiniz. Güç, keyif ve iyimserlik hissi için akik taşını evinizde sergileyin.

Kuvars: Kuvars ataşı, dumanlı ve pembe olmak üzere çeşitli renklerde bulunuyor. Pembe kuvars aşk, bağışlanma, barış, güzellik ve duygusal denge sağlıyor. Mavi, mor ve gri kuvars boğaz ağrıları ve kalbe iyi geliyor. Kuvars negatif enerjiyi temizliyor ve zihinsel konsantrasyonu sağlamaya yardımcı oluyor. Kuvarsı evinizin barış ve uyum dengesi için kullanabilirsiniz.

Aquamarine: Şans ve cesaret taşıdır. İletişimi güçlendirme gücüne sahiptir. Bu özelliğinden faydalanmak için aquamarine'i evinizin salonunda ya da işyerinizdeki toplantı odalarında kullanabilirsiniz. Sinirleri yatıştırması ve yaratıcılığın ortaya çıkmasında büyük rol oynar. Aquamarine ile sakin ve huzurlu bir ortama sahip olup evinizdeki üretici gücü arttırmayı deneyin.

Yeşim: Bereket ve uğur taşıdır. Aklı sembolize eder. Eski Çin'de cesaret, bilgelik ve adalet verdiğine inanılan yeşim taşını evinizde mantık ve dengeyi sağlamak için kullanabilirsiniz. Duygusal denge, aşk, sadakat, cesaret, barış ve uyumu güçlendirme özelliğine sahiptir. Sağlık arttırıcı etkisi vardır. Evinizde kullanarak sinir sistemini, kalp, böbrekler ve bağışıklık sistemi üzerindeki olumlu etkilerinden yararlanabilirsiniz.

Kehribar: Reçinenin taşlaşması sonucunda oluşan bir taştır. Çok yumuşak ve hafiftir. Isınınca manyetik ve elektriksel hale gelir. Soğuk algınlığı, boğaz, tiroid ve bademcik hastalıklarına iyi gelir. Soğuk kış günlerinde evde şifa niyetine rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Kalsedon: Bu taş kişinin özgüvenini arttırır. Duyarlı olmayı sağlayarak algıları güçlendirir. Çalışma odalarında veya işyerlerindeki toplantı odalarında kullanarak enerjiyi yükseltmeye ve kendini rahat ifade etmeye
yardımcıdır.

Kaynak: Evim Dergisi
Hazırlayan: Fatma Gülizi Özen http://mahmure.ekolay.net/dekorasyon

18 Kasım 2010 Perşembe

benim gibi ezeli İlhan İrem hayranlarına duyurudur...

BULUŞMA: ANLASANA 35. Yılı - 28 Kasım 2010
" *Anlasana müzikal serüvenimin ilk miladı... Sonrasında sorumluluklarımı arttıran, tarifsiz buluşmalar ve güzelliklerle örülmüş, büyülü bir yolculuk başladı"
Bu yıl, İlhan İrem'in henüz 20 yaşındayken yayınladığı "Anlasana / Ne Güzel Bak Yaşamak" adlı kırkbeşliğinin 35. yılı.

Bir "Haberci Rüya" ile sabaha karşı tarifsiz duygularla günün ilk ışıklarına kadar bestelenen bir şarkının, günümüze dek uzanışının öyküsünü yazmak ve dinlemek üzere tüm İlhan İrem dinleyenleri ile buluşuyoruz. Eserin 35. yılına özel, röportaj çekimlerini ve "ölümsüz İlhan İrem şarkıları"nı dinlemeye davetlisiniz.
Katılım gelmek isteyen herkese açıktır.
Tarih: 28 Kasım 2010 Pazar

Saat: 14:30 - 17:30

Mekan: Pera Cafe- Bar

Ayhan Işık Sok. No:24/A Beyoğlu İSTANBUL Tel: 212 - 244 96 91
(İstiklal Caddesi üzerinde Garanti Bankası'nın bulunduğu üst sokak)

Organizasyon: Bulutsu

İletişim: bulutsu@bulutsu.info
Işık ve sevgiyle,
http://www.bulutsu.info/


İlhan İrem’in 1975 senesinde yayınladığı ve aradan geçen süreçte Türk müzik tarihinin en önemli klasiklerinden biri olan “Anlasana” isimli bestesinin 35.nci yılı kutlanıyor
Konu ile ilgili olarak 28 Kasım Pazar günü bir etkinlik düzenlenecek.
İlhan İrem dinleyicilerinin gerçekleştireceği toplantıda şarkı ile ilgili filmler, dinletiler, söyleşiler ve hatıralar yer alacak.
Sözleri ve müziği İlhan İrem’e ait olan şarkı 1975 senesinde 45’lik plak olarak yayınlanmış ve aynı yıl Altın Plak ödülü almıştı.
Daha sonra İlhan İrem’in pek çok albümünde yer alan şarkı müzik tarihimizin en güzel aşk şarkılarından biri olarak kabul edilmektedir.
Özellikle “sen hiç sensiz kalmadın ki” dizeleriyle unutulmazlar arasına giren eser, İlhan İrem diskografyasında ayrıcalıklı bir yere sahiptir.
İlhan İrem yapıtı yirmi yaşında, gördüğü bir “Haberci Rüya” sonrasında bestelemiştir.


“Anlasana”
Söz ve Müzik: İlhan İrem

"45'lik" (1975)

"İlhan İrem 1973-1976" (1976)

"Dünden Yarına" (1988)

"Sevgililer Günü" (1995)

"Işık ve Sevgiyle 30 Yıl" (2004)


Her sevincin her kederin, en ölümsüz sevgilerin

Sonsuz denen göklerin her şeyin bir sonu varsa

Ayrılıkların da sonu var, bir gün çıkıp geleceksin

İçimde bir ümit var, yeniden seveceksin



Yıllar varki ben böyle

Bekliyorum özleminle

Anıların, umutların kaldı bende



Anlasana... Anlasana

Biraz da gerçekleri anlasana



Senden ayrı günlerimi, sana nasıl anlatsam ki

Mevsimsiz çiçekler gibi, yarım kaldım inanki

Sensizliğin acısını, sen nereden bileceksin

Sen hiç sensiz kalmadın ki, mevsimleri saymadın ki


http://www.melektozlari.com/mt/index.php?topic=2116dan alıntıdır

14 Kasım 2010 Pazar

herkese iyi bayramlar diliyorum... çok beğendiğim ressam Hoca Ali Rıza ve eserleri








HOCA ALİ RIZA

Karakalem, füzen, pastel, suluboya ve yağlıboyayla gerçekleştirdiği natürmort


ve manzara

resmi türündeki yapıtları,çeşitli koleksiyonlara (özellikle

Ankara’daki Milli Kütüphane) dağılmış

olan Hoca Ali Rıza’nın doğaya

tutkun bir derviş eğilimiyle çizdiği resimleri, Osmanlılık ile

çağdaşlık arası bir estetiği akla getirir: Yapıtlarında bütün çağdaşlığına

karşın, “eski”liğin kapalı

simgeleri saklı gibidir. Doğa tutkusunun,

inceleme ve gözlem yeteneğinin, bir resim için

taşıyacağı değeri, sürekli biçimde vurgulamak istemiş, ama bunu, Batılı bir sanat öğreticisinin

alışılmış yöntemleriyle değil, bir Türk eğiticisinin gelenekten

süzerek arıttığı, İstanbul’un

doğasıyla bütünleştirdiği ahlak ve düşünce felsefesiyle, alçakgönüllü bir biçimde yapmıştır. Bu

nedenle resimlerinde yeterince dengeli ve ölçülü davranmayı yeğlemiş, deseninin

ince çizgileri,

kâğıt üstünde okşayıcı bir etki bırakmıştır. Bu açıdan bakıldığında, sanatının genel niteliğini

kazandıran değerlerin öncüsü

olduğu söylenebilir.





http://www.webressam.net/category/hoca-ali-riza

Hoca Ali Rıza (1858 -1930)13


Mar, 2009Eserleri 5000 belkide dahada üzerindedir.İstanbul üzerine

bir çok eseri vardır mahalle resimleri, kahvehaneler, semt yaşantıları,

deniz kıyıları hep hayatın içinden eserlere imza atmış, halkın içinde

yaşamıştır.
Zaten bu temaları hayata geçirmek için başka türlü bir

yaşam tarzı düşünülemez. Çoğu sanatçının aksine ömrünü saraylarda

meşhur iş adamlarıyla, yada zengin tabakaya adamamış, hep hayatın

izlerini bırakmıştır resimlerinde.
Halkla içine yaşamıştır.

ressam.net/?s=karakalem”title=”karakalem” >Karakalem suluboya tekniğine ağırlık vermiştir. Yaşamı boyunca çok

hızlı tempoda çalışmıştır.1930 yılında İstanbul da ölmüştür.

Birçok sanatçıda gördüğümüz gibi Hoca Ali Rıza nın da hayatı dönüm

noktalarıyla doludur.

Bunlardan bazıları gençliğinde seramik ve porselenle

sanatıyla haşır neşir olması Fausto Zonaro ile tanışması gibi. Bu dönüm

noktaları onu hep resme doğru itmiş ve içindeki sanatçı ruhunu eserlerine

katmasında çok büyük katkısı olmuştur.





























10 Kasım 2010 Çarşamba

Yerebatan Sarnıcı -müzesi

Yerebatan Sarnıcı Tarihi

“Bir Müslüman evinin avlusuna giriyor, karanlık ve rutubetli bir merdivenin son basamağına kadar iniyor ve kendimi İstanbul halkına göre nasıl bittiği bilinmeyen Bizans'ın büyük Basilika Sarnıcı'nın kubbeleri altında buluyorum.


Karanlığın verdiği dehşeti daha da arttıran çivit renkli bir ışıkla yer yer aydınlanmış, yeşilimsi sular, kara kubbelerin altında kayboluyor, üzerinden sular sızan duvarları parlıyor ve her tarafta, budanmış bir ormandaki ağaç gövdeleri gibi gözün önüne dikilen bitmez tükenmez sütun sıralarını belli belirsiz ortaya çıkarıyor.”
Edmando De Amicis


Tarihî Yarımada’nın ortasında bulunan Yerebatan Sarnıcı, 542 yılında Bizans İmparatoru I. Justinianus (527-565) tarafından Büyük Saray’ın su ihtiyacını karşılamak üzere yaptırılmıştır. Suyun içinden yükselen mermer sütunların arasındaki ihtişamından dolayı halk tarafından “Yerebatan Sarayı” olarak da anılmaktadır. Yabancı kaynaklarda geçen “Basilika (Basilica)” isminin ise sarnıcın yakınında bulunan Ilius Basilikası’ndan geldiği rivayet edilir.


Yerebatan Sarnıcı 9.800 m2’lik bir alanı kapsayan dev bir yapıdır. Burada her biri 9 metre yüksekliğinde 336 sütun bulunmaktadır. Belirli aralıklarla dikilen bu sütunlar, her sırada 28 tane olmak üzere 12 sıra meydana getirirler. Suyun içerisinde yükselen bu sütunlar uçsuz bucaksız bir ormanı hatırlamakta ve ziyaretçiyi sarnıca girer girmez etkilemektedir.


Sarnıcın kuzeybatı köşesindeki iki sütunun altında kaide olarak kullanılan iki Medusa başı Roma Çağı heykeltraşlık sanatının şaheser örneklerinden biridir. Medusa’yla ilgili mitolojiye dayandırılan birçok efsane bu sarnıcı daha da gizemli kılar. Bir söylenceye göre Medusa yeraltı dünyasının dişi canavarı olan üç Gorgonadan biridir. Bu üç kız kardeşten yalnızca yılanbaşlı Medusa olumludur ve kendisine bakanları taşa çevirme gücüne sahiptir. O dönemde büyük yapıları ve özel yerleri kötülüklerden korumak amacıyla Gorgona kafalarının resim ve heykellerinin konulduğu, Medusa’nın da bu düşünceyle buraya yerleştirildiği zannedilmektedir. Bir başka rivayete göre Medusa siyah gözleri, uzun saçları ve güzel vücudu ile övünen bir kızdı. Uzun zamandan beri Zeus'un oğlu Perseus'u sevmektedir. Bu arada Athene de Perseus'u sevmekte ve Medusa'yı kıskanmaktadır. Bunun için Athene, Medusa'nın saçlarını korkunç yılanlar biçimine sokar. Artık Medusa kime baksa, baktığı kimse taş kesilir. Daha sonra onu bu biçimde gören Perseus heyecanla Medusa'nın büyülendiğini düşünerek başını keser, başını eline alıp düşmanlarını taşa çevirerek birçok savaşlar kazanır. Bu vakıadan sonra Medusa'nın eski Bizans'ta kılıç kabzalarına ve sütun kaidelerine ters ve yan olarak işlendiği söylenmektedir.

Sarnıç kurulduğundan günümüze kadar çeşitli onarımlardan geçmiştir. Osmanlı İmparatorluğu Dönemi’nde iki defa restore edilen sarnıcın ilk onarımı III. Ahmet zamanında (1723) Mimar Kayserili Mehmet Ağa tarafından yaptırılmıştır. İkinci onarım ise Sultan II. Abdülhamit (1876-1909) zamanında olmuştur. Cumhuriyet Dönemi’nde de sarnıç 1987’de İstanbul Belediyesi tarafından temizlenerek ve bir gezi platformu yapılmak suretiyle ziyarete açılmıştır. 1994 Mayısı’nda yeniden büyük bir temizlik ve bakımdan geçmiştir.

İstanbul gezi programlarının ayrılmaz bir parçası olan bu gizemli mekâna, bugüne kadar ABD eski Başkanı Bill Clinton’dan tutun Hollanda Başbakanı Wim Kok’a, İtalyan eski Dışişleri Bakanı Lamberto Dini’den İsveç eski Başbakanı Göran Persson’a ve Avusturya eski Başbakanı Thomas Klestil’e kadar birçok kişi konuk oldu.



Hâlihazırda İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraklerinden Kültür A.Ş. tarafından işletilen Yerebatan Sarnıcı, müze olmanın yanında ulusal ve uluslararası birçok etkinliğe ev sahipliği yapmaktadır.

6 Kasım 2010 Cumartesi

Zalipie Köyü - Polonya (sanat şaheseri bir köy...sanki masallardan sessizce çıkmış gelmiş gibi...)


mailime ressam Nihat Yavaş tarafından gönderilen bu harika ,sanat eseri gibi polonya köyünü sizlerle paylaşmak istedim...belki güzel yurdumuzun sessiz,hüzünlü ve güzel köylerine de ulaşabilirim...hayal gibi görünsede oralarda ki insanlarımıza ilham verir,belkide basit ama bir okadarda güzel olan süslemeleri( özelliklede bizim kendi motiflerimizi) kullanarak,böyle özel ve güzel köyler yaratabilirler diye... elbette bizimde çok özel ve güzel köylerimiz var örneğin şirince gibi...ne kadar yerli ve yabancı turiste evsahipliği yapıyor biliyorum,ben bu postu hazırlarken hayalimde pekçok köyevini,kuyularını ,çardaklarını...boyadım .inşallah gerçek olur...bloğumda onlarıda sizlerle paylaşırım sevgi ve sanat dolu günlere...
grupcelebi grubu tarafından hazırlanan bir mailden alıntıdır..