29 Ekim 2010 Cuma

BLOG ÖDÜLÜM...http://mutfaktakiruya.blogspot.com/ Arzu'ya teşekkürlerimle

  değerli blog arkadaşım http://mutfaktakiruya.blogspot.com/ Arzu beni bu güzel ödüle layık görmüş kendisine çok teşekkür ediyorum ve bu    ödülümü tüm blog dostlarıma göndermek ve paylaşmak istiyorum...sevgiyle kalın

İSTANBUL’UN EN KAPSAMLI SANAT FUARI ARTİST 20 YAŞINDA(30Ekim-7Kasım2010 Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi)

 
geri sayım başladı,heyecanla bekliyorum



Türkiye’nin en kapsamlı Sanat Fuarı olma özelliğini taşıyan İstanbul Sanat Fuarı-ARTİST 2010, bu sene birbirinden önemli sergiler ve yurt dışından çok sayıda sanatçı ile 20. yaşını kutlamaya hazırlanıyor.

Kuruluşumuz TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım A.Ş. tarafından 30 Ekim-7 Kasım 2010 tarihleri arasında TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi-Büyükçekmece’de düzenlenecek olan 20. İstanbul Sanat Fuarı-ARTİST 2010, yeniliklerle sanatseverlerin karşısına çıkmaya hazırlanıyor.

Onur Ödülleri Sahiplerini Buldu
Her yıl düzenli olarak plastik sanatların farklı alanlarındaki katkıları nedeniyle verilen Onur Ödülleri sahiplerini buldu. 20. İstanbul Sanat Fuarı-ARTİST 2010 Sanatçı Onur Ödülü heykeltıraş Sayın Ali Teoman Germaner’e verilirken, Eleştirmen Onur Ödülü Sayın Prof. Dr. Ayla Ödekan, Koleksiyoner Onur Ödülü Sayın İpek ve Ahmet Merey’e, Sanatsever Kurum Onur Ödülü ise Baksı Müzesi’ne verildi.

Fuarda Ali Teoman Germaner’in önemli heykellerinin sergileneceği Sanatçı Onur Ödülü Sergisi’nin yanı sıra sanatseverler İpek ve Ahmet Merey’in çok kıymetli tablolarından oluşan portre sergisini de görme fırsatı bulacaklar. Portre sergisi 100’e yakın portre ve oto portreden oluşacak.

Tema: Görünmeyen İstanbul
Sanatseverleri, “kentin bin yıllarla örtülü sırlarını, görünenler içindeki görünmeyenleri keşfetmek, ortaya çıkarmak için” Görünmeyen İstanbul’a TÜYAP’tan bakmaya davet ediyoruz. Ana temasının “Görünmeyen İstanbul” olduğu fuar, sanatçılarımızı İstanbul’a odaklanmaya, İstanbul’a bir kez daha bakmaya çağırıyor.

Hollanda’dan Bağımsız Grup ve Sanat İnisiyatifleri ilk kez İstanbul Sanat Fuarı’nda
Hollanda’nın önde gelen bağımsız sanat inisiyatifleri ilk kez Türkiye’de İstanbul Sanat Fuarı ARTİST 2010’da yer alacak. Yaklaşık 25 bağımsız sanat grubunun katılacağı inisiyatifler arasında BasementArtProject.com, IRFAK, M4gastatelier, Palatti, 1646, Hup Hup, Noordkaap, KuS, European Exchange Academy (EEA) bulunduğu gruplar işlerini sergilerken çeşitli etkinliklerle güncel sanatı tartışmaya açacak. Hollanda’dan fuara katılacak diğer önemli sanat kurumu, Amsterdam’ın en önemli sanat etkinliklerinden biri olan Kunstvlaai/Sanat Fuarı. Fuarın düzenleyicileri işlerini sergileyecekleri bir stand açarken merkezi Hollanda’da bulunan Çağdaş Sanat ve Tasarım Yüksek Lisans programı Sandberg Institut da alternatif sanat eğitimi hakkında bilgi vermek üzere 20. İstanbul Sanat Fuarı ARTİST 2010’da yerini alacak

20. İstanbul Sanat Fuarı-ARTİST 2010, 30 Ekim-6 Kasım 2010 tarihleri arasında 11.00-20.00 saatlerinde, kapanış günü olan 7 Kasım 2010 tarihinde ise 11.00-19.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir. Sanat Fuarı, 29. İstanbul Kitap Fuarı ile eş zamanlı düzenlenecektir.

Saygılarımızla,
TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım A.Ş.
TÜYAP FUAR ve KONGRE MERKEZİ, E – 5 Karayolu, Gürpınar Kavşağı 34522 Büyükçekmece – İSTANBUL
Tel: 90 (212) 867 11 00 - Faks: 90 (212) 886 93 99

28 Ekim 2010 Perşembe

CUMHURİYETİMİZİN 87.YILI HEPİMİZE KUTLU OLSUN -NİCE NİCE MUTLU CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARINA MİLLETCE

NOT:Her yıl olduğu gibi bu yılda inşallah 29 Ekim 2010 saat 19.00da Bağdat caddesindeyiz ailemle birlikte geleneksel fener alayına katılacağız...birçok Kadıköylü ve İstanbullu gibi kaçırmak istemediğimiz etkinliklerin başında gelir...


"Temeli büyük Türk Milletinin ve onun kahraman evlatlarından mürekkep büyük ordumuzun vicdanında akıl ve şuurunda kurulmuş olan Cumhuriyetimizin ve milletin ruhundan mülhem prensiplerimizin bir vücudun ortadan kaldırılması ile bozulabileceği fikrinde bulunanlar, çok zayıf dimağlı bedbahtlardır.


Bu gibi bedbahtların, Cumhuriyetin adalet ve kudret pençesinde layık oldukları muameleye maruz kalmaktan başka nasipleri olamaz. Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşayacaktır. Ve Türk Milleti emniyet ve saadetinin kefili olan prensiplerle medeniyet yolunda, tereddütsüz yürümeğe devam edecektir."


(K. Atatürk, 29 Ekim 1923)

29. İstanbul Kitap Fuarı-30 Ekim-7Kasım 2010(bende gitmek için gün sayıyorum)

29. İSTANBUL KİTAP FUARI ETKİNLİK PROGRAMI AÇIKLANDI
30 Ekim 2010 Cumartesi günü kapılarını okurlarına yirmi dokuzuncu kez açmaya hazırlanan İstanbul Kitap Fuarı etkinlik programı belli oldu
Kuruluşumuz TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım A.Ş. tarafından Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliği ile 30 Ekim-7 Kasım 2010 tarihleri arasında TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi- Büyükçekmece’de düzenlenecek olan 29. İstanbul Kitap Fuarı 550 yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katılımı, yaklaşık 300 etkinlik ve yüzlerce imza ile kapılarını kitapseverlere açmaya hazırlanıyor. Bugünden itibaren yayınlanacak imza günleri ve etkinlik programına www.istanbulkitapfuari.com sitesinden ulaşılabilir.
Yeni Bir Etkinlik Dizisi Başlıyor-Hayatın Renkleri TÜYAP’ta Buluşuyor

Hafta içi günlerde alanında uzman konukların davet edileceği “ Hayatın Renkleri” kapsamında sağlık, yaşam, kişisel gelişim ve yemek kültürü üzerine renkli söyleşiler düzenlenecek.
İstanbul’u Yazmak

Ana teması “İstanbul’u Yazmak” olan kitap fuarı İstanbul’u yazan yazarları fuara davet ediyor. Bu kapsamda baba-kızın birlikte katılacağı söyleşiyle John Freely ve Maureen Freely ilk kez bir söyleşide bir araya gelmiş olacak.
Fuarda İstanbul’un kedilerine, sokaklarına Catherine Pinguet ile bakacak, Petros Markaris ile eski İstanbul’u ve polisiyeleri konuşacağız.
TÜYAP Çocuk Kulübü

Fuarın genç okurlarına yönelik etkinlikler TÜYAP Çocuk Kulübü bünyesinde devam ediyor. Yazarlarla söyleşi, resim ve atölye çalışmaları, tiyatro, müzikli oyunlar gibi 40 etkinlik gerçekleşecek
Onur Konuğu: İspanya Etkinlikleri

30 Ekim-2 Kasım 2010 tarihleri arasında Uluslararası Salon’da (5 nolu hol) gerçekleştirilecek Onur Ülke programı kapsamında İspanya’dan konuk yazarların katılımıyla söyleşiler, sergi, açılış ve kapanış konserleri yer alacak.

Öğrenci, öğretmen ve emeklilere girişin ücretsiz olduğu fuarın giriş bedeli 5tl’dir. Uluslararası Salon 30 Ekim-2 Kasım 2010 tarihlerinde 11.00-18.00 saatlerinde; 29. İstanbul Kitap Fuarı ve eş zamanlı düzenlenen 20. İstanbul Sanat Fuarı 30 Ekim-6 Kasım 2010 tarihlerinde 11.00-20.00 saatleri, kapanış günü 7 Kasım 2010 tarihinde ise 11.00-19.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
TÜYAP A.Ş.
TÜYAP FUAR ve KONGRE MERKEZİ, E – 5 Karayolu, Gürpınar Kavşağı 34522 Büyükçekmece - İSTANBUL

Tel: 90 (212) 867 11 00 - Faks: 90 (212) 886 93 9

DÜNYAYI SEYRETMEK İÇİN BİR YER (gezi )

DÜNYAYI SEYRETMEK İÇİN BİR YER






Yayınevi : YAPI KREDİ YAYINLARI

Türü : ÖYKÜ

Yazar : ERTUĞ UÇAR

Ertuğ Uçar deniz fenerlerini sadece bir yalnızlık elçisi, romantik bir figür olarak değil, dünü bugünü ve yarınıyla, edebi bir disiplin içinde kalarak anlamlandırıyor, araştırmalarına dayalı ayrıntılı notlar eşliğinde, bu pek bilinmeyen, yüzü denize dönük varlıkların ışığını yakıp yarı kurgu / kurgu öyküleriyle menzili tarıyor. Dünyayı seyretmek için çok yükseğe tırmanmak gerekmiyor diye düşünür, dünyayı seyre koyulursun. Zamanın bizim dışımızda da akıp gittiği burada anlaşılır. Gün burada saatler olmasa bile döner. Zaman burada oluşur, buradan dağılır. Onu burada yakalamak, geri çevirmek, bir fırsatını bulup başka zamanlara süzülmek mümkündür. Yağmurun toprağa düştüğü, taşın kayanın arasından sızıp yeraltı yollarında birleşip ırmaklara karıştığı, ırmakların denize döküldüğü, deniz suyunun ısınıp buharlaştığı, bulut olduğu bu burunda görülebilir. Seyrettikçe korkmaya başlayabilirsin; korkma, altında uzanan: Dünya’dır.

24 Ekim 2010 Pazar

30 yılda hayatımızda neler değişecek (miş- mi acaba?)



Deprem korkusu bitecek
İşte Japon hükümetinin fütüristlere danışarak hazırladığı rapora göre 30 yıl içinde yaşanacak yenilikler
Japon hükümeti, 1971 yılından bu yana yarının teknolojik yenilikleri hakkında fütüristlerden görüş aldı. 30 yıllık gelecekte ortaya çıkacak yenilikler arasında, şiddetli depremlerin 1 yıl önceden bilinmesi, Ay’a üs gibi ilginç öngörüler yer alıyor. İşte 30 yıl içinde yaşanacak yenilikler:
2037: Deprem uzmanları 6 ve üzeri sarsıntıları bir yıl öncesinden hesaplayacak.




2033: Bilgisayar programları devlet kademeleri planlarını yapmaya başlayacak.




2033: Kök hücre teknikleri sayesinde yapay organlar üretilecek.



2025: Elektrikli otomobiller tek şarjla 500 kilometre yol katetmeye başlayacak
 

 2028: Televizyonlarda tat ve kokuların yayıldığı programlar başlayacak.


2031: Uzay seyahatleri satışa çıkacak.



2026: İnsansı robotlar hüm güncel hayatta kullanılacak.




2035: Ticari uçak seferlerinin tamamı otopilotlarla yapılacak.





2040: Ay’a insanların yaşayabileceği üsler kurulacak.






2035: Bilim adamları çok ender bulunan uranyum ve benzeri elementleri deniz suyundan elde etmeyi başaracak.

2022:sentetik kan geliştirilecek ve kan bağışı tarihe karışacak





2030: Yapay Zeka, filmlerde ve kitap yazımlarında kullanılmaya başlanacak.

http://www18.gazetevatan.com/fotogaleri/resim.asp?kat=16606&page_number=3

19 Ekim 2010 Salı

bu suluboya ve akrilik resimler çok güzel...paylaşmak istedim


bu harika suluboyalar http://fcembranelli.blogspot.com/ alınmıştır. sanatçı  Fabio Cembranelli'ye çalışmalarında başarılar diliyorum...





































16 Ekim 2010 Cumartesi

Ödül 'Kuş Oltası'nın oldu


 Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü”ne bu yıl “Öykü” dalında “Kuş Oltası” kitabı ile yazar Kadri Öztopçu layık görüldü

Yapılan açıklamaya göre, şiir, roman, öykü, deneme-inceleme-araştırma ve tiyatro dallarında her yıl dönüşümlü olarak verilen “Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü”ne bu yıl “Öykü” dalında “Kuş Oltası” adlı kitabı ile Kadri Öztopçu değer bulundu.


Sadık Aslankara, Nursel Duruel, Konur Ertop, Mehmet Zaman Saçlıoğlu ve Osman Şahin'den oluşan seçici kurul, Öztopçu'ya ödülün “hayatın gözeneklerinde biriken farklı yaşam deneyimlerini öyküleştirmedeki özgünlüğü, yalın dili, alçak sesli, derinlikli anlatımı” gerekçesiyle verilmesini kararlaştırdı.


Öztopçu'ya ödülü, 6 Kasımda TÜYAP Kitap Fuarı Kınalıada Salonunda düzenlenecek törenle verilecek.


Kitabın konusu:
Izbandut, “Hani şu limana yeni gelen şilep var ya, yük boşaltan,” dedi, “görmüşsündür belki. İngiliz. Tayfa arıyorlarmış. Muharrem Abi, liman idaresinde çalışıyor, tanımazsın, o söyledi. Beni de yazdır, dedim, olur, dedi. Yazdıracak. Yazdırınca da; ta Mek­sika’ya kadar gidecekmiş şilep; ver elini Meksika.” Barmene döndü, kaygılı bir sesle, “Bu sefer yazdırır, değil mi?” “Yazdırır,” dedi barmen, iç çekip. “Niye yazdırmasın. Madem Muharrem Abi, abimiz... Madem tayfa lazım… Madem şilep taa Mek­sika’ya…”
Okurlarımızın Yanlış Hikâyeler’le anımsayacakları Kadri Öztopçu’dan yeni bir öykü kitabı: Kuş Oltası. Öztopçu, sizi alıp götüren kendine özgü bir öykü dünyası kuruyor. Bu alabildiğine renkli ve hüzünlü dünyada kişiler her an değişmeye, bambaşka biri olmaya hazır. Mekânlar da öyle. Tekin olmayan, alabildiğine melankolik ama son derece çekici bir dünya. Kadri Öztopçu, öykücülüğümüzün vazgeçilmezleri arasına girmeye aday.


/www.hurriyet.com.tr/kultur-sanat/haber/16030528.asp?gid=282

14 Ekim 2010 Perşembe

Kazıdıkça yeni şeyler ortaya çıkıyor

http://www.ntvmsnbc.com/id/25140163/
 
Kazıdıkça yeni şeyler ortaya çıkıyo
Mitolojik, kutsal veya sıradan kadınlar... üzerlerindeki katmanların ardında gizemliler... Ressam Banu Tansuğ'un sergisi ile İstanbul'un farklı ve renkli katmanlarını keşfe çıkabilirsiniz.



İSTANBUL - Pentimento, ressamın resim yaparken boyayla üstünü örterek yok ettiği bir bölüm ya da ayrıntının yıllar sonra yeniden belirmesi. Zaman içinde üstteki boya saydamlaştıkça, kapatılanların ortaya çıkması.



İstanbul da yıllar boyu aynı biçimde üstü örtülerek yenilenmiş, kat kat değişik kültürleri barındırmış, katmanlarının zenginliğiyle bizi şaşırtan bir şehir. Kazıdıkça birbirinden farklı ve renkli katmanlarını keşfettiğimiz, sürprizlerle dolu bir pentimento.


"İstanbul Pentimento" sergisinde ressama soluk veren şehir, tuvallerin dokusuna işlemiş. Banu Tansuğ’un olgunlukla kullandığı tekniklerin açtığı manevra alanında, Bizans prensesleri sarayın harem kadınlarına, kiliseler camilere, düş gerçeğe dönüşüyor. Mitolojik, kutsal veya sıradan kadınlar... üzerlerindeki katmanların ardında gizemliler.


Koleksiyonun adı İstanbul Pentimento; tuvalde bugün gördüklerimizin altında neler var, henüz fikrimiz bile yok. Ne de olsa İstanbul sonsuz bir pentimento.
Banu Tansuğ 'İstanbul Pentimento' 12 Ekim – 6 Kasım tarihleri arasında Galatea Sanat Galerisi'nde görülebilir.

13 Ekim 2010 Çarşamba

Bir mail, bir hayat------haydi türkiye...

  http://www.hurriyet.com.tr/dunya/16020993.asp?gid=373


Bir mail, bir hayat
Dünya İran'daki bu tutuklamaları izliyor



Dünya İran'da "recm" cezasına çarptırılan Sakine Aştiyani'yi konuşuyor. Dünyanın her yanından elektronik posta ve mektuplarla insan hakları çağrısı yapılıyor.
Siz de eğer insan haklarına aykırı her türlü uygulamaya son verilmesi ve Sakine'nin bu çağdışı cezadan kurtulmasını istiyorsanız adınızı soyadınızı yazın ve alttaki metni İran'daki yetkililere gönderin:


METNİ İRANLI YETKİLİLERE TÜRKÇE OLARAK GÖNDERMEK İÇİN


METNİ İRANLI YETKİLİLERE İNGİLİZCE OLARAK GÖNDERMEK İÇİN


İŞTE İRANLI YETKİLİLERE GÖNDERİLECEK METİN


Biz aşağıda imzası olanlar Sakine Aştiyani’nin maruz kaldığı haksız muamelenin farkındayız.
Sakine Aştiyani’nin hemen serbest bırakılmasını istiyoruz. İnsan haklarının bütün tanımlarını ihlal eden recm cezasının İran’da uygulanmasına bir son verilmesini talep ediyoruz.
“Zina” ile suçlananlar için her türlü idam, kırbaç ya da hapis cezası uygulamasının kaldırılmasını istiyoruz.
Aynı zamanda yetkililerin, Sajjad Kaderzade’nin, annesi Sakine Aştiyani’nin hayatına dair duyduğu kaygıyı dile getirdiği için taciz edilmesini önlemesini istiyoruz.
İran’ın Uluslararası İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ve ilgili sözleşmelere taraf olmasına dayanarak, Ayetullah Ali Hamaney’den ve İran’ın liderlerinden taahhütlerinin getirdiği sorumlulukları üstlenmelerini, adaletsiz bir biçimde cezalandırılan bu kadını serbest bırakmalarını ve insan haklarına aykırı her türlü uygulamanın kaldırılması için mücadele etmelerini istiyoruz.
Dini ve siyasi inançlar konusunda ne fark olursa olsun, İran diğer ülkelerle birlikte temel insan haklarının ve insanlığın esaslarının hüküm süreceği bir dünya yaratmak için katkıda bulunmalıdır.
Taşlama barbarcadır… Ve durdurulmalıdır.

12 Ekim 2010 Salı

Tankut Öktem Retrospektifi - Cumhuriyetin büyük heykel ustası Tankut Öktem, görkemli retrospektifiyle İş Sanat'ta...



 
Tankut Öktem Retrospektifi

Cumhuriyetin büyük heykel ustası Tankut Öktem, görkemli retrospektifiyle İş Sanat'ta...

Bu sergi, sanat yaşantısı boyunca formların, ışığın, gölgenin arayışını sürdüren; efelerden, ozanlardan, Kuvayı Milliye Destanı'na kadar pek çok değeri heykelleriyle yaşatan Tankut Öktem'in aramızdan ayrılışının üçüncü yılında, sanat hayatının tüm dönemlerine ışık tutuyor. Üç yaşındayken balmumu ve çamurdan heykeller yapmaya başlayan, yedi yaşında resimleriyle Harika Çocuk seçilen, 1988 Sanat Olimpiyatları'nda Sevgi adlı eseriyle Dünya Heykeltıraşları arasında ilk 10'a giren Öktem geride bine yakın çamur, taş ve bronzdan yapılmış eser bıraktı.

Sergide ilk dönem soyut formlardan figüratif geleceğini haber veren 'Özgürlük Yüzleri'ne, Çanakkale Şehitliği'ndeki devasa eserlerinin fotoğraflarından Tankut Öktem'in yaşam öyküsünü konu alan belgesele geniş bir yelpazede sanatçının bugüne kadar görülmemiş birçok eseri de ilk kez bir arada yer alıyor.
Sanatçı, 64 yıllık sanat yaşamında aralarında Manisa Kuvayı Milliye ve Atatürk Anıtı, Kara Harp Okulu Harbiyeli Anıtı, Kastamonu Şerife Bacı Anıtı, Zonguldak Maden İşçileri Anıtı, Magosa Özgürlük Anıtı, Amasya Tamimi Anıtı, Çanakkale Anıtları'nın da olduğu yüzden fazla esere ve dev şehitlik anıtlarına imza attı; heykelleri kent meydanlarını tanımladı.
Yapıtlarında figürlerin bir araya gelişlerindeki duygusal ve anlatımcı tarafa önem veren ve bütünden parçaya ulaşmayı ilke edinen Öktem'in kompozisyonlarındaki ışık ve gölge dengesi üstün bir estetik duygusunun ürünü olarak görülüyor.
Kuvayı Milliye destanın yontucusu, Cumhuriyet'in büyük heykel ustası Öktem; Atatürk'ü statik kılan ve yalnızlaştıran heykel anlayışına başkaldırısını ise onu halkıyla birlikte yükselen bir lider olarak tasvir ettiği heykelleriyle ortaya koyuyor.
Işıktan aldığı ilhamla, gerçekliği, acıyı, toplumca çekilen ızdırabı ve mücadeleyi heykellerine yansıtan Tankut Öktem'in Kuvayı Milliye ve Atatürk Anıtı, bugün hala Türkiye'nin en büyük, dünyanın ise üçüncü büyük anıtı olarak literatürdeki yerini koruyor.
Sergi 05 Aralık tarihine kadar ziyaret edilebilir.

7 Ekim 2010 Perşembe

bilinçaltımda,bana resmi sevdiren büyük ressam--Hikmet Onat









bir bankanın duvarlarında hep onun eserleri olurdu,eskiden sıra numarası yoktu sıraya dizilir sıramızın
gelmesini beklerdik. bu çok eski ve köklü bankada sıramın gelmesini beklerken ,hayran hayran seyrederdim bu tabloların reprediksiyonlarını...zamanla resim bilgim ,ilgim arttı ve kendimce hobi şeklinde resim  çalışmalarım devam etti,ediyor...ama Hikmet Onat'a olan beğeni ve ilgim hiç değişmedi...
sizlerlede onun bazı tablolarını paylaşmak istedim...




HİKMET ONAT

Hikmet Onat, (d. 1882 İstanbul - ö. 1977 İstanbul), Türk ressam
Empresyonist akımın Türkiye'deki devamcılarından olan Hikmet Onat, Türk resim tarihinin büyük ustalarındandır. Bir asra yaklaşan yaşamında ancak bir kere sergi açabildi.

İlk öğreniminden sonra, Heybeliada Deniz Harp Okulu'nu 1903 yılında bitirdi. Bir süre güverte subayı olarak görev yaptı. Ruhi Arel ile birlikte Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi’nde resim derslerine devam etti. Bahriye fotoğrafçısı Ali Sami Bey'in yanında çalıştı. Bahriye'den ayrılarak 1905 yılında İstanbul Sanayi-i Nefise Mektebi'ne girdi (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi). 1908’de Osmanlı Ressamlar Cemiyeti ve Güzel Sanatlar Birliği’nin kurucuları arasında yer alarak sergilerine katıldı. Mezuniyetinden sonra, 1910 yılında açılan Avrupa sınavlarını kazandı, burslu olarak Paris’e gitti. Paris Güzel Sanatlar Akademisi'nde Fernaed Cormon Atölyesi'nde dört yıl çalıştı. I. Dünya Savaşı'nın çıkması üzerine yurda döndü ve Mekteb-i Sultani’de (Galatasaray Lisesi) resim öğretmenliği görevine başladı. Müdür Halil Ethem’in isteği üzerine Sanayi-i Nefise Mektebi’ne geçti. Varnia Zarzecki’nin yerine hazırlık sınıfı hocalığına, ardından da atölye şefliğine atandı.

1914-1918 yılları arasında, Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın desteklediği Şişli Atölyesi’nde diğer 1914 kuşağı sanatçıları gibi savaş ve asker konularında resimler yaptı.

1922 yılında Güzel Sanatlar Cemiyeti'ne kurucu üye olarak katıldı. 1939 yılında Halkevleri aracılığıyla düzenlenen “Yurt Gezileri””nde Bursa’ya gitti.

Yapıtları Devlet Resim ve Heykel Sergileri'nde yer aldı. 1973 ve 1974 yıllarında üst üste çalışmaları ödüle değer görüldü. İlk ve son sergisini ölümünden birkaç ay önce açan sanatçı, 14 Mart 1977’de İstanbulda öldü.